Her şeyi merak sayesinde öğreniriz: Coğrafi, teknik-teknolojik, astronomik gibi bütün keşif, buluş ve icatlar merakın mahsulüdür. Çünkü “Merak ilmin hocasıdır.” (Bediüzzaman, Sünûhat, Enstitü/internet, s. 74)
Evet, merak duygusu öğrenmenin ve bilginin kaynağıdır. Merak ederiz ve öğreniriz. Merak yoksa, bilgi de, ilim de teknik-teknolojik, sosyal gelişme de yoktur. Veya merak duygumuzu yanlış yerde kullanırsak, yine sonuç hüsrandır.
Başta öğretmen, öğrenci ve dahi avamın merak duygularını harekete geçirmeli. Zira, merak uyandırmak, herkesi öğrenmeye motive eder.
Ancak, diğer duygular gibi zaman zaman “merak sapması” yaşarız. Halbuki, merakı da veriliş gayesine göre kullanmalı. Düzmece, senaryo, kurgulanmış filmleri, dizileri merak ederiz. Filmdeki karakterlerin öbür dizide ne yapacaklarını, hatta evlenip-evlenmeyeceklerini, boşanıp-boşanmayacaklarını, ölüp ölmeyeceklerini merak eder ve yayın zamanını iple çekeriz!
İşte merak böylesine bir duygudur… Eğer bu duygumuzu yerli yerinde kullanamazsak bir sürü günah kazandırır ve ömrümüz hebaen gider! Peki, neyi merak etmeliyiz?
İnsanî kurgu, düzmece, çelişkili, sahte, sun'î filmleri merak ederiz de şu saniyelik, dakikalık, günlük, haftalık, aylık, yıllık İlâhî filmlere (manzaralara, tablolara, sergilere, fuarlara, müzelere, doğumlara, ölümlere, mevsimlere) nasıl bigane kalırız!
Rum asıllı olup gerçek adı Holofira olan Nilüfer Hatun, Orhan Bey'le evlenip Müslüman olduktan kısa zaman sonra İslâmiyet ve örf ile geleneklerini öylesine benimsemiş ki, pek çok hayır hasenatın yanında tefekkürün zirvelerine ulaşmıştı. Meselâ, kırlarda ot, çiçek, ağaç, hayvan, ova ve dağlara baktığında, “Ya Rabbi; yarattıkların bu kadar güzel ise ya Sen ne kadar güzelsin!” dermiş.
Evet, dünyevî yolculuklarımızda planlar yaparız: Hangi istasyondan, hangi vasıta ile nereye gideceğiz veya uçacağız?
Halbuki, apaçık müşahede ediyoruz ki: “İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 189)