"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müceddid ve müçtehidliğin kudsî kaynakları

Ali FERŞADOĞLU
15 Şubat 2017, Çarşamba
Fıtrat dini ve cihanşumül bir mahiyette olan İslâmiyet; durağan, statik, donuk, doğmatik değil; “içtihat ve tecdide” gelişmeye, yenilenmeye, genişlemeye her zaman açıktır.

İçtihad, Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkarmak; müçtehid ise, bu hükmü çıkaran ehl-i ilim ve fâzıl kişidir.

Müçtehid, müceddidin Kur’ân’daki dayanaklarına gelince birkaçının meali şöyledir:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre de.”1

“Tam bir teslimiyetle Allah’a yönelen, ihlâsla ibâdet ederek bâtıl dinleri bırakıp İbrahim’in dini olan İslâm’a uyan kimseden din yönüyle daha güzel kim vardır?”2

“İlimde derinleşmiş olanlar, ‘Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır’ derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.”3 deyip o gizli hakikatleri izhar ederler, açıklarlar.4

İşte, bu âyetlerin Arapça metninde geçen “sultan, ulu’l-emr, ilimde rasih” derinlik sahibi) kelimelerinin aynı zamanda “müceddid ve müçtehidlere” de işâret ettiği belirtilir.

Şu hadis-i şerif de direkt müceddidlerden haber verir:

“Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.”5

Her ilmin, her mesleğin bir uzmanı, otoritesi, söz sahibi en üst merciden söz söyleme yetkilisi olduğu gibi; bu âyetler ve hadis-i şerif de, iman esasları, İslâm’ın şartları (ibadet), ahlâk, ukubat (ahirete dair meseleler), Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin bu zamandaki içtimaî/siyasî ölçü, prensip ve strateji ve hizmet metotlarını da “müçtehidler ve müceddidler” ortaya koyacaktır.

Kanun çıkarma yetkisi meclisin, muayene ve tedavi yetkisi doktorun olduğu gibi, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin şartlarına göre hakikatlerini ortaya koyma yetkisi de “müceddidler ve müçtehidlerindir.

Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, tasavvuf, ahlâk, eğitim vs., vs. gibi sair âlimler ve insanlar ise, “müceddid ve müçtehid”lerin ortaya koyduğu bu hakikatler ışığında meseleleri ele almak durumundadırlar. 

Dipnotlar: 1- Nisâ Sûresi, 59. 2- Nisâ Sûresi, 83, 125. 3- Al-i İmrân Sûresi, 7. 4- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, YAN, İstanbul, 1999 s. 498. 5- Ebû Dâvûd, Melâhim, 1.

Okunma Sayısı: 2097
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    15.2.2017 12:36:12

    Degerli alim agbim, Samli Hafiz Tevfik rah. aleyhim' in, Sikkei Tasdiki Gaybideki, Mevlana Halid ve Ustad Bediuzzaman, her 100 sene tarih karsilastirmasinda mevzubahis olan konuda, nacizane fehmimle cikardigim, misalki, 1238, 1338, malum tarihleriyse, simdi 1438 dir, bu 1 sahismi, yoksa artik hissimce sahsi manevi olarak mi kabuldur?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı