Fıtrat dini ve cihanşumül bir mahiyette olan İslâmiyet; durağan, statik, donuk, doğmatik değil; “içtihat ve tecdide” gelişmeye, yenilenmeye, genişlemeye her zaman açıktır.
İçtihad, Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkarmak; müçtehid ise, bu hükmü çıkaran ehl-i ilim ve fâzıl kişidir.
Müçtehid, müceddidin Kur’ân’daki dayanaklarına gelince birkaçının meali şöyledir:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre de.”1
“Tam bir teslimiyetle Allah’a yönelen, ihlâsla ibâdet ederek bâtıl dinleri bırakıp İbrahim’in dini olan İslâm’a uyan kimseden din yönüyle daha güzel kim vardır?”2
“İlimde derinleşmiş olanlar, ‘Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır’ derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.”3 deyip o gizli hakikatleri izhar ederler, açıklarlar.4
İşte, bu âyetlerin Arapça metninde geçen “sultan, ulu’l-emr, ilimde rasih” derinlik sahibi) kelimelerinin aynı zamanda “müceddid ve müçtehidlere” de işâret ettiği belirtilir.
Şu hadis-i şerif de direkt müceddidlerden haber verir:
“Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.”5
Her ilmin, her mesleğin bir uzmanı, otoritesi, söz sahibi en üst merciden söz söyleme yetkilisi olduğu gibi; bu âyetler ve hadis-i şerif de, iman esasları, İslâm’ın şartları (ibadet), ahlâk, ukubat (ahirete dair meseleler), Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin bu zamandaki içtimaî/siyasî ölçü, prensip ve strateji ve hizmet metotlarını da “müçtehidler ve müceddidler” ortaya koyacaktır.
Kanun çıkarma yetkisi meclisin, muayene ve tedavi yetkisi doktorun olduğu gibi, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin şartlarına göre hakikatlerini ortaya koyma yetkisi de “müceddidler ve müçtehidlerindir.
Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, tasavvuf, ahlâk, eğitim vs., vs. gibi sair âlimler ve insanlar ise, “müceddid ve müçtehid”lerin ortaya koyduğu bu hakikatler ışığında meseleleri ele almak durumundadırlar.
Dipnotlar: 1- Nisâ Sûresi, 59. 2- Nisâ Sûresi, 83, 125. 3- Al-i İmrân Sûresi, 7. 4- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, YAN, İstanbul, 1999 s. 498. 5- Ebû Dâvûd, Melâhim, 1.