Her yerde iktidar vardır; muhalefet demokrasilerde olur. “Her hükûmette muhâlifler bulunur. Âsâyişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdânıyla, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mes’ul olmaz. Bu hukùkî bir müteârifedir.
“Burada ve bütün Islâm hükûmetlerinde eskiden beri Yahudîler, Nasrânîler tâbî oldukları memleketin dînine, kudsî rejimine muhâlif, zıt ve mûteriz bulundukları halde, o hükûmetler hiçbir zaman kanunlarla onlara o cihetten ilişmediler.
“Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhâkeme olundular. Halbuki, o Hıristiyan Islâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhâlif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adâlet müessesesi hiçbir cereyâna kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan Şarkta, Garbda, bütün dünya adâlet müesseselerinde cârî ve hâkimdir.
Haksızlığa karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhâlefet, hiçbir hükûmette suç sayılmaz; bilâkis, muhâlefet meşrû ve samîmi bir muvâzene-i adâlet unsurudur. (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 564.)
- İnsanlığın ve Müslümanların temel hastalığı “ekonomik veya siyasi” değildir. Zira, temel zaaf, iman ve ahlak buhranıdır.
Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Karadaği, “Ekonomik sorunlar yoksulluk, terörü doğuruyor. 2008 araştırması: İslam dünyasının yıllık tahmini zekât geliri, “300 milyar dolar” (Bugün 400 milyar doları bulmuştur.)
“Kureyş suresinde, Allah, kitabında da güvenlik ve ekonominin birbirine bağlı olduğunu söylüyor. Surenin son ayetindeki ‘açlıktan doyurma’ ile yoksulluk ve işsizlik gibi ekonomik sorunlara, ‘korkudan emin kılma’ ibaresiyle de sosyal ve siyasi durumlara işaret edilmiştir.”
Şu halde, Müslümanlar zamanlarını, enerjilerini, imkânlarını, çalışmalarını, himmetlerini bugünkü “gerginleştirici, ayrıştırıcı, yalancı, canavar siyaset” üzerine değil, iman ve ahlak üzerine odaklaştırmalıdır.
- Günümüz dünyasının (İslam alemi dahil) siyasi, idari ve eğitim yapılanmasını Deccalizm/Süfyanizm kurgulamıştır. Rejim, sistem, istibdat üzerine bina edilmiştir. Dindarlar da bugünkü yapılanmaya göre çalışmak zorunda bırakılıyor. Zira, oyun kurucu olmadıkları gibi, Deccalizm/süfyanizmin kurallarını değiştirecek imani, ilmi, fikri, ekonomik güce sahip değillerdir.