Dindarlar iktidarı, “Hubb-u cahın, (havf/korku damarının), asabiyet-i cahiliyenin/milliyetçiliğin ve dünyanın cazibedar şeylerinin/kadın”ın çarklarına kapılıyor aldanıyor ve aldatılıyorlar!
“Siyasal dindarlar” iktidarının, “Menfaat üzerine dönen canavar siyasetinin” parçalayıp hapse attığı yazarlardan ilahiyatçı, sosyolog, yazar Ali Bulaç, “Müslümanların zaafı!” başlıklı yazısında, “Neden Müslümanlar, sosyo-politik alanda Müslümanca hareket etmiyor?” diye feryat etmiş ve devam etmişti:
“Müslümanlar iktidar olunca, ‘İslâmî hassasiyetleri’ bir anda yok oluyor. Bir kapitalist gibi vahşi piyasanın kanunlarına sarılıyorlar; birbirlerine karşı ahlâksızca mücadele ediyorlar. Siyasal İslâmcılar adâleti, özgürlüğü ve ahlâkî temeli olan sosyo-politik bir düzen kuramıyorlar.” (Zaman, 9 Nisan 2015) Birincisi, dini hassasiyetleri az; onu da “yalancı siyaset” yok ediyor. İman zaafları var! Tam mütedeyyinlikten uzaklar veya iktidar olunca uzaklaşıyorlar.
“Cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâr”ın etkisinden kurtulamıyorlar. (Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 64.) Siyaseti bilmedikleri gibi, İslâmın hak, hürriyet, adalet, meşveret sistemini de bilmiyorlar.
Dindarlar iktidarın, “Hubb-u cahın, (havf/korku damarının), asabiyet-i cahiliyenin/milliyetçiliğin ve dünyanın cazibedar şeylerinin/kadın”ın çarklarına kapılıyor aldanıyor ve aldatılıyorlar! (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 401-413.) İktidar olan dindarlar, “Müslümanların bu zamanda yakalandığı altı hastalığa” düçar olmuşlar: “Ümitsizlik, sıdkın/doğruluk ve dürüstlüğün içtimaî, siyasî hayatta ölmesi, adavete/düşmanlığa muhabbet (düşmanlıktan zevk almak, kardeşlerin biribirine düşmanlık beslemesi) Müslümanları biribirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek (menfaat, parti, akrabalık bağlarını nazara almak) istibdat/baskı ve bütün çalışmasını, himmetini kendi menfaatine hasretmek/hep kendisi için çalışmak” gibi hastalıklarla malüldürler. (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 79.) Hürriyete/demokrasiye, cumhuriyete “küfür rejimi” olarak bakıyorlar. Dolayısıyla, “şeffaflık, sorgulama, murakabe, muhalefet” gibi unsurlarını bilmiyor ve uygulamıyorlar. Müslümanlar, dindarlar, “müteharrik-i bizzat değil, bilvasıta müteharrik... Avrupa (II. Avrupa) üflüyor, (onlar) burada oynuyor...” (Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, s. 64.)
Çağımızın yalancı, canavar siyaseti, “Aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz; fikri dağıtıp mânevî bir ecnebi” yapıyor. (Şuâlar, s. 306.)
Bunun sonucu olarak, “dindarlar bir kapitalist gibi vahşi piyasanın kanunlarına sarılıyorlar.” Ve işte 16 senelik AKP iktidarının bilimsel araştırma ve anketlere mevzu olan icraatlarının sonuçları:
“Toplum tam anlamı ile dejenere oldu. Millî ve manevî değerlerimiz yozlaştırıldı. Rüşvet, torpil, yolsuzluklar, zulüm, kıyım, kul hakkına tecavüz, kamu malına el uzatma zirve yaptı.“
Anketlere göre; AKP iktidara geldiğinde, beş vakit namaz kılanların oranı % 40 idi. Şimdi % 18’e indi. Ve Diyanet susturuldu. Suç ortağı haline getirildi.”