Bu iktidarın “ekonomi”yi bile düzgün götürmediğini anlamak için ekonomist olmak gerekmez. Ekonomik araştırma ve doğru haberlere bakarak da sağlıklı karar vermek mümkündür.
Buyurun: “Marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’in yaptığı araştırmaya göre, 2 milyar doları aşan değeriyle ‘Türkiye’nin en değerli markası’ Türk Hava Yolları oldu. İkinci sırayı Türk Telekom alırken, üçüncü sırada Turkcell yer aldı.
Listede Akbank 1 milyar 649 milyon dolarlık marka değeriyle 4’üncü, Garanti Bankası 1 milyar 584 milyon dolarlık değeriyle 5’inci sıraya yerleşti. Ziraat Bankası’nın marka değeri yüzde 9’luk artışla 1 milyar 432 milyon dolara ulaştı ve kurum 6’ncı sıradaki yerini korudu. Ziraat Bankası’nı, 1 milyar 334 milyon dolar ile İş Bankası, 1 milyar 258 milyon dolar ile Arçelik, 937 milyon dolarla Yapı Kredi, 878 milyon dolarla Ford Otosan takip etti. (AA/Yeni Asya/ 05 Haziran 2018.)
İkisinin dışındakiler üretim, imalat, sanayi sektörüne değil, hizmet sektörüne ait!
Hizmet sektörü ne demektir? Ulaştırma, haberleşme, turizm, bankacılık, eğitim, büro hizmetleri vb. faaliyetlerin meydana getirdiği sektör. Halbuki ekonominin can damarı KOBİ’lerdir. Ve imalat sanayi sektörü Türkiye ekonomisi içinde önemli bir yere sahiptir. Oluşturduğu katma değer, istihdam ve ihracat ile ekonomimizin temel taşı niteliğindedir. Yaklaşık olarak 4,5 milyon çalışanı vardır ve ihracat içindeki payı da % 93.
Ama, ilklerde sanayi, üretim, imalat sektörü yok; hizmet sektörü ve bankalar var. 35 bankanın tamamı, geri kalan 15 bankanın da en büyük ortaklarının yabancı olması; faizin 16.5’lara, doların 5 liraya doğru fırlaması, 3 milyonu aşkın işsizin bulunması, emeklilerin boğaz tokluğu maaş alması, ekonominin içine düşürüldüğü feci durumu göstermiyor mu?
Ve bu noktaya son 6 ay içinde gelinmemiş, “siyasal dincilerin/dindar siyasalcıların” 16 yıllık iktidarının mahsulüdür.
“Yol, havaalanı, metro, tramvay yaptı!” diyenler, ne kendilerini, ne başkalarını aldatsınlar, bu ekonomik verilere bakarak karar versinler!