Zaman zaman Nur Hareketi’nin farklı versiyonlarındaki dostlarımız bizi sohbete dâvet eder, ders yaptırır. Elime Münâzarât, Lâhikalar (Emirdağ, Kastamonu) Hutbe-i Şamiye, Divan-ı Harb-i Örfi dışındaki eserleri tutuştururlar.
Ben de hiçbir zaman dâvet edildiğim yerlerde bu eserleri istemem veya kendim açıp okumam. Zira bu, dâvet edebine, ahlâkına aykırıdır. Her ne ise, bu ayrı bir yazı mevzuu.
Farklı versiyonlarda yer alan kardeşlerimi sık sık uyarırım: Sakın sakın; “Risale-i Nur, sadece iman dersi değil, içtimaî ders de verir.
“Risale-i Nur, şu zamanın ihtiyaçlarına uygun bir ilâçtır.
“Risale-i Nur, İslâmiyet ve vatan zararına her türlü cereyana karşı koyar.
Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı Kur’ân’ın mânevî lemeâtından olan malûm Sözler’i, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.1 Meselelerini bilmeyen, Risale-i Nur’a bu perspektiften bakmayan;
Münâzarât için şöyle demiştir: “Elhâsıl, şu kitap, tarafımdan cevap, onların cânibinden suâl etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyâset tabiblerine, teşhis-i illete (siyaset doktorlarına hastalığı teşhise) dâir hizmet ile muvazzaftır.”2 hakikatilerini okumayan, anlamayan, bilmeyen,
6000 sayfayı aşkın Risale-i Nur’un 2500 sayfası imanî, ibadetî, ahlâkî, içtimaî, siyasî meslek, meşrep, hizmet stratejilerine aittir.
Özellikle Lâhikalardan çıkarılıp tanzim edilen Beyanat ve Tenvirleri,
Dördüncü Mesele’yi, Hücümat-ı Sitte’yi, Divan-ı Harb-i Örfi’yi, Hutbe-i Şamiye’yi
Sünûhat’ı okumayan veya az okuyan; mütalâa, müzakere, müdavele, münâzara etmeyen;
“Bu asrın ehemmiyetli ve manevi ve ilmî bir mürşidi olan Risaletü’n-Nur’un heyet-i mecmuası’dan hangisini okursam “En birinci budur” derdim. Ötekine bakardım, ‘Bu birincidir.’ Daha öbürüsüne baktıkça hayret ederek kat’î kanaatim geldi ki, Risaletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Herbirinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i maneviye-i Kur’âniyedir.”3hakikatini anlamayanlar; sakın, sakın, Üstad’ın içtimaî, siyasî görüşleri hakkında fikir beyan etmesin!
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 211.
2- Bediüzzaman, Münâzarât, s. 20.
3- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 11.