16 Nisan referandumunda, yetkilerin şahsa / cumhurbaşkanına verilip verilemeyeceği oylamasının resmî olmayan sonuçlarına göre, 51,4 evet, yüzde 48,6 hayır, çıktı.
YSK’nın mühürsüz oyları geçerli sayması, aleni ve büyük bir skandal. Sonucun mahkemede kesinleşmesi” bir yana, eşit olmayan kampanyalarla (devletin bütün gücüyle girdiği) ve ‘hayır’cıların korkutulması” başka bir yana…
Doğu ve Güneydoğu’da yüksek oranda “evet” çıkması ve bazı sandıklarda “tercih” yerine açıktan onlarca “evet” mühürleri basılması, PKK’nın ve HDP’nin de büyük kısmının “evet” demesi diğer bir yana…
OHAL şartlarında gidilmesi öbür yana…
Vesaire gibi meselenin teknik, siyasî, küresel boyutları zamanla ortaya çıkacaktır. Herkes bir şeyler söyleyecek veya bir cepheden bakacaktır.
Öyle veya böyle; sonuç evet de, hayır da çıksa Nur Talebeleri / Yeni Asya olarak Risale-i Nur’a göre ölçme, biçme ve değerlendirmeye tabi tutup yorumlayacaktır.
Evvelâ şunu ifade edelim: Aşağıda yapacağımız yorumların ana maddelerini 25 Mart 2017 tarihinde, yani, 21 gün önce yapmıştık. Ve, “Hayır’ların yüzde 57 küsûrlarda olduğu bu tarihte yorumu yaptığımızı; oylamadan bir gün önce facebook sayfamızda paylaşmıştık...
Saniyen, Bediüzzaman, Risale-i Nur’da bunlarla ilgili Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’den naklettiği yüzlerce örnek, bir züğürt tesellisi olsun diye miydi? Hayır. Biz de züğürt tesellisi bulmak için bu yorumları yapmıyoruz…
Biz iman, Kur’ân hizmetimizi “sayı ve sonuç” odaklı değil, “tebliğ, rıza ve hizmet odaklı” yaparız. Sonuca karışmayız.
21. Lem’a’da, hizmet stratejisi şöyle çizilir: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok…
Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.”1 Ve Risale-i Nur hizmetlerinin başlangıcından günümüze kadar her zaman ve zeminde hatırlatılır:
“Pek çok defa Moğolları püskürten ve mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah’ın yaklaşımını biliyorsunuz; ‘Vazifem Allah yolunda cihad etmektir, galip getirmek, mağlûp etmek Allah’ın işidir.’ dediği ve öyle hareket ettiği için çoğu kere muzaffer olmuştur.”2
“Risale-i Nur’un mesleği ise, vazifesini yapar, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 164. 2- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 135.