"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rejim başka, devlet başkadır

Ali FERŞADOĞLU
14 Ağustos 2018, Salı
Tekke ve zâviyeler 30 Kasım 1925 tarihinde kapatılınca ehl-i tarîk, cemaat ve dinî ekol, mektep ve medrese ehli, faaliyetlerini gizliden gizliye sürdürmek zorunda kalmıştı.

Maariften din dersleri, 1930’lara kadar tedricen ve tamamen kaldırılıyor. Göstermelik olarak açılan imam-hatip kurslarının faaliyetlerine de yine bu tarihlerde son veriliyordu. Bu arada, gazetelerin bile neşretmekte oldukları dinî yazı ve yazı serilerini derhal kesmeleri isteniyordu. Din ve inanç evvelâ ferd, sonra aile ve sonra toplum hayatından tamamen silinmek isteniyordu.

Son 10-15 sene öncesine kadar devlet, farklı fikirlerden, millî müessese ve vakıflardan, cemaatlerden, dinî ekollerden, farklı düşüncelerden yersiz evhamlara kapılarak daima korkmuş. Bu korkusunu izâle etmek için de, zaten dar imkânlar içinde hizmet vermeye gayret eden gönüllü kuruluşlar arasında fitne çıkararak onları kendince tesirsiz hâle getirmeyi düşünmüş.

Rejimin zaten uykuları kaçıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca, devletin çeşitli baskı, zulmüne rağmen gönüllü kuruluşlar, millet ve devlet için her türlü fedakârlığı yapagelmişler ve bundan sonra da aynı fedakârlığı, daha büyük çapta sürdürecekler.

Hemen ifâde edelim ki, rejim başka, devlet başka şeydir. Devlet, millete hizmet için var olan ve korunması gereken, ancak vatandaşlarının haklarını gasb edecek kadar tabulaştırılmaması icap eden lüzumlu bir sosyal müessese.

Rejim, eğer insan hakları, demokrasi ve milletin sosyal yapısına uyuyorsa baştâcımız. Fakat, bir kısım çevrelerin zihinlerdeki çarpık “rejim-devlet” ayniyeti silinmesi gerekir. Söz konusu ettiğimiz rejim, şimdiye kadar uygulanan şahısların despot fikirleri üzerine oturan sistemdir, devleti teşekkül ettiren organların çarpık yapılanması ve anlayışıdır.

Ne yazık ki devlet, 1990’lara kadar-gittikçe azalan bir tempoyla-gücünü resmen kullanarak, gönüllü kuruluşları, fikir ve düşüncelerini “bölücü ve tehlikeli akımlar” olarak ilân etmiş; takip etmiş, kovalamış... Bir çok insanı, maalesef korkutmuş, sindirmiş, aleyhlerinde doldurmuş, şartlandırmış; âdeta beyinleri yıkamış. Ancak, bunun bir çıkar yol olmadığı, demokratik, hukuk devletine ve o devletin taşıması gereken insan hakları vasıflarına uymadığı her haliyle görüldü. Fıtrat sınırlarını zorlayan bu tür muamele, cevab-ı reddin duvarlarına tosluyor.

Okunma Sayısı: 1679
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı