Pek çok insan türküde geçen, “Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime, bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim!?” sorusunu kendisine sorar veya zihninden geçirir.
Ve keza, herkesin akıl kalb, vicdan, zihin ve dimağında, “Ben kimim? Nereden geldim? Beni kim, niçin gönderdi? Mevtten sonra nereye gideceğim?” sualler yankılanır! Eğer bu soruların cevaplarını bulamazsa köşk ve sarayları da olsa gerçek huzur ve mutluluğu yakalayamaz. İşte suallerin özet cevabı:
“Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.”1 Evet, biz bu dünyaya “iman ve ibadetle” imtihan olmaya gönderildik. “İnsan bu âleme ilim ve duâ vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.”2
“Dünya ve ebedi hayatın mutluluğu iman vesikasını elde etmeye, yani, 6 iman esasını tahkiki bir surette öğrenmeye ve İslam şartlarını ifa etmeye” bağlıdır. “Ömür kısa, lüzumlu işler çok!” Ahir zamanın en son ve dehşetli deccalizm/ süfyanizmin zaman dilimindeyiz. Bu “Müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde...”3 “Herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam; eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için, bilâtereddüt sarf edecek… (Zira) Herkesin-îman mukâbilinde-bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâkî ve dâimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış.”4
“İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekili” Kur’an’ın bu zamandaki en muhteşem tefsiri Risâle-i Nûr’dur. Çünkü, insanı hapisten, yani, haps-i münferidden, hatta ipten, yani, idam-ı ebediden kurtarır! Bunun için Kur’ân’ın tefsiri Risâle-i Nûr’u “aşk-şevkle, birlikte mütalâa, müzakere, münazara, müdaveleli” okumalıyız.
Yoksa Rabbimizin ilk vahyi “Oku!”5 emrini nasıl yerine getirebiliriz?
Dipnotlar:
1-Mektûbât, Enst./intr., s. 218.; 2-Sözler, Enst./intr., s. 286.; 3-Lem’alar, s. 164.; 4-Meyve Risâlesi, s. 32-34.; 5-Alak Suresi, 1.