"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Said Nursî İslâmcılardan farklı söylüyor” sayın Bulaç!

Ali FERŞADOĞLU
23 Ağustos 2012, Perşembe
Arap Baharı (yolunu şaşırmış sefih felsefeden beslenen ikinci Avrupa’nın müdahalesiyle kışa, fırtınaya dönüştü), İhvân-ı Müslimînin iktidara itilmesi, Suriye’deki katliâm, işgal, “İslâmcı” iktidarların fiyaskoları, dindarlığın siyaset alanında sulandırılması, dünyevîleşmesi, “İslâmcılar” ile Said Nursî’nin model ve metotlarını bir kez daha gündeme getirdi.
Bu bağlamda Ali Bulaç, 18 Ağustos 2012 tarihli yazısında İslâmcıların, “Dünyanın Kur’ân ve Sünnet perspektifinden okunması; Müslümanca bir hayatın mümkün hale getirilmesi (Siyaset bunun yegâne değil, ama etkili enstrümanlarından biridir); İslâm Birliği’nin kurulması (İttihad-ı anasır-ı İslâm)” üç ana hedeflerinin olduğunu vurgulamış ve eklemiş:
“Bu üçüne hangi inanmış Müslüman karşı çıkabilir ki? Yöntemini bir kenara bırakacak olursak Said Nursî İslâmcılardan farklı mı söylüyor?”
İlahiyatçılıkta da meslekdaşım, İslâmcılarla Bediüzzaman’ı kıyasta fena halde aldanıyor! Zira, “hem yöntem, hem de söylem” yönünden Bediüzzaman farklı söylüyor, farklı yaklaşıyor. Sayın Bulaç’ın da kaçırdığı, meselenin ana ukdesini teşkil eden ve kendisiyle çelişerek ortaya koyduğu yönü de bu:
İslâm tarihi boyunca bütün müceddidler, müçtehidler, müfessirler, mutasavvıflar, mütefekkirler, hükemalar (İslâm filozofları), âlimler “iman-ibadet-ahlâk, ukubat” çerçevesinde aynı meseleleri yorumlamış, anlatmış, yazmış, ders vermişler.
Aralarındaki fark; “yöntem”, yani “usûl, üslûp, metot, yaklaşım tarzı”dır. En önemli fark, usûlde, metotta ve prensipte tezahür ediyor. Sayın Bulaç ise onu bir tarafa bırakıyor! Said Nursî’nin hemen her meseleye yaklaşımı, metodu, tarzı, sistemi de “İslâmcılar”dan farklıdır.
Ana hatlarıyla nazara verirsek:
* İman esaslarına farklı yaklaşır: Onun hizmet stratejisi “iman eksenli.” Bütün mesaisini buna teksif eder. En büyük güç kaynağı olarak da “ihlâs”ı esas alır.
Başta iman şartlarını ispat ve izah ile akıl, kalp, vicdan ile sair lâtifelerin tatminini sağlar.
İslâmcılar ise “siyaseti” öncelerler. Bunun için de, siyasal iktidar, para, maddî güç, makam, mevkii gibi vasıtaları kullanır.
* Tevhide, Esma-i Hüsna’ya farklı yaklaşır: Fen ve sosyal ilimlerin herbirisinin bir Esmâ’ya dayandığını söyler ve meseleleri o perspektiften ele alır.
* İbadete, İslâm şartlarına farklı yaklaşır: (İbadetlerin ihlâs boyutlarını ve psiko-sosyal boyutlarını ispat ve izah eder, etki ve sonuçlarını dikkate sunar.)
* Besmeleye de İslamcılardan çok farklı yaklaşır… Birinci Söz’de Besmelenin nasıl bir maddî-manevî güç kaynağı olduğunu ispat ve izah ederek özümsenip sindirilmesi gerektiğini vurgular.
* Mektep-medrese-tekye/zaviye meselesine farklı yaklaşır. Kelâm, tasavvuf, fen ve sair sosyal ilimleri tevhid eder, birleştirir. İnsanın olumlu ve olumsuz duygularını tahlil eder. Yani kimi ne kadar, nasıl sevmeli, düşmanlık duygusu kime, ne ölçüde kullanılmalı? Böylece nefis terbiyesini gerçekleştirir.
* Siyasete farklı yaklaşır: Ahirzamanda, deccalizmle siyaset yoluyla baş edilemez. Ancak iman Kur’ân nurlarıyla karşılık verilebilir. İslâmın yüzde doksan dokuzu iman, ibadet, ahlâk, yüzde biri ise siyasettir, der. (Diğer farklı yaklaşımları Münâzarât ve Lâhikalar isimli eserlerinde teferruatıyla ve apaçık anlatılır.)
Menfaat üzerine dönen ve deccalizm ile dinsiz felsefecilerin kurguladığı ve elinde tuttuğu canavar siyaset birleştirici değil, ayrıştırıcıdır.
Toplumun bütün katmanlarının yüzde 60-70’i tam mütedeyyin (yani takvâlı) olmadıktan sonra dindarların iktidar olmaya çalışmaması gerektiğini söyler. Zira, “deccalizmin, ifsat komitelerinin, ikinci Avrupa’nın kurguladığı siyasetle hizmet” birinci metot olarak seçildiği takdirde, siyaset onlara göre yapılacaktır. Meselâ, dindar bir futbolcu, futbol maçını dine göre değil, FİFA’nın belirlediği kurallara göre oynamak zorundadır. O takdirde, ister istemez kendi değerlerinden ödün verir.
                       Konuya yarın devam edelim.
Okunma Sayısı: 1825
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Koşukavaklı

    23.8.2012 00:00:00

    Nereden nereye!..
    Âşık Hizânî’nin kulakları çınlasın.. Ödün verdik odun aldıklı uydurukçacıları iğneleyen nefis bir parçası vardı..
    Yazık, boşa nefes tüketmiş!..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı