Dikkatlerden kaçtı: İstiklâl Marşı Derneği’nin Dördüncü Olağan Genel Kurulunda “Fahri Genel Başkan” olarak konuşan şair İsmet Özel, “Ben öteden beri Risale-i Nur okuyan insanlara hayret etmişimdir. Bu kadar kötü bir Türkçeye tahammül ediyorlarsa insanlar, demek ki hiçbir şey anlamamayı peşin olarak kabul etmişler demektir”1 demiş.
Yüzlerce şair, edip, dilci, ilim ehli ve yüz milyonların okuyup sitayişkârane bahsettiği; kendisinin okumadığı, tetkik etmediği, araştırma yapmadığı bir eser hakkında söz söyleme hakkı var mı? Özel’in iddiası özeldir, “edebî, ilmî, fikrî değil” ideolojik, duygusaldır.
Bir araştırmacı olarak “edebiyatçı, dilci, şair, ilim ve fikir ehlinin”, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un şaheser bir edebiyat ve “medeniyet dili” yönüne yaptıkları vurguları nazara vereceğiz.
Türkçe’ye revnaklık, selâset, yani akıcılık kazandıraran; hem ilim, hem felsefe dili statüsüne yükselten; imanı ilimleştiren, şiirleştiren Bediüzzaman’ın İslâm ilimleri literatüründeki bütün mefhum/kavram ile ana kelimeleri de kullanarak edebî ve bediî bir üslûp ortaya koymuştur.
Kelâm/söz, belâgat nedir; söz ve mânâ nasıl teşekkül eder? Kelâmın / sözün gücü, belâgat ve çeşitleri, meâni, beyân ve üslûp, üslûbun çeşitleri, Kur’ân’ın belâgatı, meânisi ve üslûbu, Bedi’, temsil, mecâz, teşbih ve hakikati, mübalâğa ve ihtilâl, lâfızperestlik;
Kur’ân’ın belâgatı, Batı edebiyatının hazin sonuçları, vs. gibi bazı edebî san’atlar ve Risale-i Nur’un yazılışı cephelerinden de incelemeye çabalayacağız.
Umarım Özel’e özel, genele genel bir cevap ve istifadeye medar olur.