Çok enteresandır: Süfyanist hareket, ilk dönemde dindarları, hocaları kullandı.
Hilafetin kaldırılmasından, ilke ve inkılapların uygulanmasına kadar ne kadar icraat varsa, dindarlara yaptırdı.
Zira, kendisi yapsaydı, başarılı olamazdı.
Süfyan, son dönemi ve dördüncü devresinde de dindarları kullanıyor; ilk dönemde kullandığı hocaların torunlarını!
Risale-i Nurları dindarlar eliyle neşrini durdurdu, devletleştirdi.
Bediüzzaman, onları şöyle teşhis eder:
“Herbir zamanın insî bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el-hannas, altı hutuvatıyla âlem-i İslâmı ifsad için insanlarda ve insan cemaatlerindeki habis menbaları ve tabiatlarındaki muzır madenleri, fiilî propaganda ile işlettiriyor, zayıf damarları buluyor.”1 diyerek bu tehlikeli noktaların psiko-sosyal boyutlarına dikkat çeker. Kimleri nasıl kandırır, aldatır, kendine çekip âlet eder?
- Kiminin hırs-ı intikamını,
- Kiminin hırs-ı câhını,
- Kiminin tamahını,
- Kiminin humkunu,
- Kiminin dinsizliğini, hattâ en garibi,
- Kiminin de taassubunu işletip siyasetine vasıta ediyor.
Ne yazık ki, dindarlar hiç anlayamadı veya anlamak istemedi. Birçok âlim Deccal ve Süfyanı keşfedemeyip, onlara duâcı ve destekçi olmuş. Bediüzzaman ise “Ben bir manevî âlemde İslâm Deccalını gördüm”2 demiş, onlarla ilgili hadis-i şerifleri izah ederek, yapacakları icraatlara dikkat çekmiştir. Ve “O zamana yetiştiğinizde, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak mânevî kılınç hükmünde i’caz-ı Kur’ân’ın (Kur’ân’ın mu’cizeleri) nurlarıyla mukabele edilebilir.”3 hadisini rehber alarak tavrını belirlemiştir. Acaba bugün de hâlen mühim ulema, deccalı tanıyor mu? Yoksa sistemine, rejimine şuursuzca payanda mı oluyor?
Dipnotlar:
1-Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, Hutuvat-ı Sitte, s. 449.
2-Bediüzzaman, Şuâlar, s. 458–459, Siracu’n-Nur, s. 247.
3-Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neş., s. 131.