Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmed Görmez, sosyal medyadan da şu çağrıyı yaptı:
“Fitne ve fesadın kanlı eli bizi ayırmak istiyor. Biz tevhid ve vahdette birleşelim.”
Tam yerinde olan bu çağrının altı doldurulması lâzım ki, insanlarımız “tevhid ve vahdette” birleşsin.
Yani, “tebabet ve tıpta birleşelim” demek, doktor yetiştirmiyor, hastaları da iyi etmiyor. Tevhid-i hakikî, “dâvâ” ile değil, bürhan ile elde edilir. Yani, “tevhid ve vahdetin mühürlerini, damgalarını, nakışlarını” her şey üzerinde okumak, tanımak, tefekkür etmek ve her an Allah’ın huzurunda olmanın zevk ve lezzetini, edeb ve ahlâkını yaşayabilelim.
O zaman, önce “tevhidin” tarifinden başlamalı, sonra tevhidin çeşitlerini anlamalı ve sonra da tevhidin cilvelerini tefekkür etmelidir.
Tevhid’in esası Allah’ı bütün isim ve sıfatlarıyla bilmektir, tanımaktır. Hakikî tevhid, “iman-ı billâh, marifetullah ve muhabbetullah”ı, bütün duygu, his ve lâtifelerle yaşamakla mümkündür.
Tevhid, Allah’ı bütün isim ve sıfatlarıyla tanımaktır. Yalnızca “biliyorum, tanıyorum, inanıyorum!” demek kifayet etmez.
Meselâ, ben Mimar Sinan’ı tanıyorum. Büyük bir mimardır. Bir iki eserini gördüm. Hepsi o kadar. Ama, san’atkârlar ve mimarlar ve üzerinde araştırma yapanlar onu, ilmî, mimarî, askerî yönleriyle tanırlar. Hatta, eserlerini tek tek inceler, san’at ve mimarî san’atının inceliklerine inerek değerlendirirler.
Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmek demek olan tevhid, O’nu bütün isim ve sıfatlarıyla tanıyıp, yalnız O’na ibadet edip, yalnız O’ndan yardım dilerken; her şeyi O’nun yarattığına, idare ettiğine ve her an, her şeyle ilgilendiğini, her an yaratılışta olduğunu ve bütün sıfatların işlerliğini bilmektir. Dolayısıyla tevhid, Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz isim ve sıfatlar sahibi olduğunu; eşi ve benzeri bulunmadığını bilmek ve inanmaktır.
Bu bilgi ve imanın en özlü ifadesi Kelime-i Tevhid “Lâ İlâhe İllallah”tır. Anlamı, Allah’tan başka ilah yoktur, şeklindedir. Bunun gereklerinin şuuruna vararak, bilerek ve kabul ederek söyleyen, mü’min, muvahhid adını alır.
Kelime-i Tevhîd olan “Lâ ilâhe illâllah” (Allah’tan başka ilah yoktur.) sık sık tekrarlarız. Ne var ki, gerçek manasına nüfuz ettiğimiz, yani, kâinattaki tevhîd tecellilerini/yansımalarını, mühürlerini anlayarak, yaşayarak okuyabildiğimiz söylenemez. Oysa, imanımızı yükseltip korumanın birinci şartı; İslâmın esası olan tevhidi anlamak, benimsemek ve özümsemektir.