"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Uhuvvet kampanyaları” açalım mı?

Ali FERŞADOĞLU
14 Ekim 2015, Çarşamba
Bediüzzaman Mevlidi vesilesiyle, uhuvvet, muhabbet, tesanüd, birlik, beraberlik için Ankara yoluna revan olmuştuk.

Ne var ki, Ankara’ya ayak basar basmaz, patlayan bombalar bizi kalbimizden, canevimizden vurdu! Ölenlerden ehl-i iman olanlara rahmet; ailelerine baş sağlığı diliyorum, taziyetlerimi kemal-i teessürle bildiriyorum.

Aslında, sadece şehidlerin (ehl-i iman olanların) ve vefat edenlerine ailelerine değil, hepimiz biribirimize başsağlığı dilemeli, taziyelerimizi sunmalıyız. Zira, ölen benim nesebi kardeşlerimden daha öz kardeşlerimdi, vatandaşlarımızdı, insanlarımızdı.

Bombalanan uhuvvetimiz, muhabbetimiz, birlik ve beraberliğimizdir. Bombalanan demokrasidir, insan hak ve hürriyetleridir. Bombalanan ülkenin emniyet ve asayişidir. Ki, Bediüzzaman, her ne olursa olsun, asayiş, asayiş, asayiş (emniyet, güven) diyordu. 

Dış güvenliğimiz zaten Suriye meselesiyle bombalanmıştı. Kim bombalarsa bombalasın, aslında Ankara’da uhuvvetimiz (kardeşliğimiz), muhabbetimiz bombalanmıştır.

Ve aldığımız duyumlara da dayanarak, zamanlaması ve muhtevası açısından da, ülkenin her tarafından binlerce insanın toplanıp, uhuvvet, muhabbet, birlik ve beraberlik mesajları vereceği muhtevada Mevlidimiz de bombalanmıştır! Aşkımız, şevkimiz bombalanmıştır.

Ancak, bu elim hadiseden alacağımız dersler, ibretler var: Bediüzzaman, çağın deccalına, süfyanına karşı asla silâhlı mücadeleye girişmemiştir. Çünkü, silâhla mücadele hem doğru değildir, hem yüz binlerce masum, mazlûm zarar görür, hem vebali büyüktür, hem netice almak mümkün değildir, sonuçsuz ve akim kalır.

Netekim öyle olmadı mı; öyle olmuyor mu? Yalnızca siyaseten bile sonuç almak mümkün değilken, hiddetle ne mümkün! Aman Allahım! Kim, kimin silâhıyla kimi vuruyor?

Suriye’ye TIRlar dolusu Uhuvvet (kardeşlik) Risalesi, İhlâs Risalesi, Hutbe-i Şamiye gönderilmeli idi. Silâh değil, bomba değil. Ve ülkemizde, kardeşlerimizi, “gıybet ile, şiddet dilini kullanarak” bombalayamayız. Önce “şiddet dil terörü”nü bitirmeliyiz. Şimdi, terörü lânetlemekle vakit geçirecek zaman değildir. Terörü önleme kampanyalar açmalıyız. Kur’ân hadimleri indirme kampanyaları açalım; binlerce on binlerce…

Namazlardan sonra toplu duâlara durma kampanyaları açalım. Kimin elinde Uhuvvet Risalesi varsa önce okuma kampanyaları açalım. Sonra bunları kardeşlerimize dağıtma kampanyaları açalım. Muhabbet, uhuvvet, ihlâs halkaları oluşturma kampanyaları açalım.

Yeni Asya’nın çıkardığı “Kardeş Olalım!” kitapçığından binler, on binler, yüz binlerce dağıtalım. Keza, Yeni Asya’nın çıkardığı “Teröre Said Nursî Çözümü” kitapçığını önce okuyalım, sonra yüz binlere dağıtalım…

(Keşke Risale-i Nur’un basımı ‘devlet tekeli’ne alınmamış olsaydı da, eskiden olduğu gibi, yüz binlerce Uhuvvet Risalesi yanında başka eserler de dağıtabilseydik!)

Ülkeyi bir baştan bir başa il il, ilçe ilçe, köy köy tarayarak kardeşlik (uhuvvet), muhabbet sohbetleri yapalım, seminerleri, konferansları verelim! Nur Hareketinin diğer versiyonlarıyla daha sık görüşelim, kucaklaşalım ve birlikte kampanyalar açalım. Diğer cemaat mensuplarıyla, ehl-i iman ile safları daha da sıkılaştırarak bir araya gelelim. Muhabbet ve uhuvvet köprülerini tahkim edelim, yeni yeni köprüler yapalım.

Bu arada, önce “dilimize, elimize, belimize”, çoluk-çocuğumuza, kardeşlerimize, komşularımıza, dostlarımıza sahip çıkalım!

Okula gönderdiğimiz genç kızlarımıza, delikanlılarımıza, masum çocuklarımıza sahip çıkalım. Selâmı yayalım, selâmlaşalım, kucaklaşalım! Kısaca, “muhabbet, uhuvvet kampanyaları” açalım. “Birlik, beraberlik kampanyaları” açalım. Aşk ve şevkimizi asla yitirmeyelim. Zira, aşk, şevk, ihlas, uhuvvet, muhabbet bizim gıdamızdır.  “Evet, evet, neam, neam. Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, nağamatıyla kâinatı raksa getiren… Kur’ân…”1 bizi aşk, şevk ve heyecana getiriyor.

Biz, Risale-i Nur’u okumaya, anlamaya, yaşamaya, neşretmeye devam edelim. Zaten buna mecburuz. Zira,

“Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pekçok kıymettar neticeye mukabil, fiat olarak o şakirtlerden tam ve halis bir sadâkat ve daimî sarsılmaz bir sebat ister.2

Yani, herşey tersyüz olsa, altı üstüne gelse de hizmetlerimize, işimize aşk ve şevkle devam etmeliyiz.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 46.
2- Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, s. 282. 

Okunma Sayısı: 2003
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı