Bu başlık size tuhaf gelebilir. Ama, şu hakikati herkes teslim eder: 2002 yılından bu yana, siyaset, ülke yönetimi bir kişiye endekslendi: R. Tayyip Erdoğan.
Her şeye o karar veriyor; yanılıyor muyum?
AKP milletvekillerine, “Risale-i Nur devletleştirilmesin, tekelleştirilmesin, milletvekilleri olarak buna engel olun!” diye müracaat ettiğimizde şöyle diyorlardı:
“Patron buna karar verdiyse, biz hiçbir şey yapamayız!”
Kimine göre eşsiz bir liderdir, tek başına İsraile, AB’ye, ABD’ye kafa tutuyor, herkesi bir sözüyle haşlıyor, sindiriyor, kimine göre siyasî mehdidir, kimine göre bir siyaset dâhisidir.
Bakar mısınız, Gül mül, Arınç marınç, Babacan mabacan kalmamış. Erken seçime de o karar vermiş…
Şimdi Bediüzzaman’ı dinleyelim:
“Zaman cemaat zamanıdır. Benlik, enaniyet, şan, şeref, gösteriş ve makam peşinde koşmamak gerektir.1
Hakikat mesleğinde şahıslar değil, şahs-ı manevî hükümrandır.2
Bu zaman, ehl-i hakîkat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir.3
Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin, şahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir. Cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur.4
Şahıs ne kadar güçlü ve dahi de olsa şahs-ı maneviye (fertlerin bir araya gelmesinden hasıl olan güce) karşı mağlûp düşebilir.5
Şimdi düşünelim: Cemaatleri kim savuruyor?
Ve bu işler yapıldığına göre, ülkeyi kim yönetiyor?
Müstebit Kemalizm mi, Süfyanizm mi? Lobiler mi?
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s.159-160.
2- Hizmet Rehberi, s. 159.
3- Kastamonu Lâhikası, s. 102.
4- Tarihçe-i Hayat, s. 605.
5- İşaratü’l-İ’caz, s. 162.