Farklı düşünen bir kardeşimiz, “Urvetu’l-vuska Kur’ân mıdır, yoksa Risale-i Nur mu?” diye tuhaf bir soru sordu.
Önce ve kesinlikle şunu hepimiz teslim etmeliyiz: Kur’ân, Mütekellim-i Ezeli olan Allah-ı Azimüşşanın kelamıdır. Beşeri hiçbir sözle asla kıyaslanamaz. Meselâ, uçsuz bucaksız kâinatı, bir zerre (atom) ile kıyaslayabiliriz! Çünkü, ikisi de yaratılmış, kevni, maddî ve sınırlıdırlar.
Ancak, yegâne Hâlık olan Allah’ın Kelâmı sonsuzdur, yaratılmış olan beşerin kelâmı sınırlıdır. Farz-ı muhal, kâinat baştan ayağa Allah’ın kelâmı farz edilirse, bütün sözler, bütün tefsirler, bütün konuşmalar bir “zerre” bile olamaz! Zira, Kur’ân Hâlık-ı kâinatın sonsuz Kelâm sıfatından gelen sözü, tefsirler ise, mahlûk olan beşerin sözüdür!
Dolayısıyla Yaratan ile yaratılan asla kıyas edilemez! Kur’ân ile beşer sözünü kıyaslamaya kalkmak değil, düşünmek bile tehlikelidir.
“Urvetu’l-vuska/çok sağlam kulp, tutanak, muhkem, güvenilir” anlamında Kur’ânî bir mefhumdur. İki âyette geçer ve çok geniş anlamlar taşır.
Birisinin meali, “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak batıldan iyice ayrılmıştır. Artık kim tağutu inkâr edip Allah’a iman ederse kopması mümkün olmayan sağlam bir kulp urvetu’l-vuska’ya sarılmıştır. Allah Semi’dir, Âlimdir” 1 şeklindedir.
Buradaki urvetu’l-vuska, Allah’a iman, Peygambere iman, Kur’ân’a iman ve diğer iman esaslarıdır. Zira, Allah’a iman, hepsini ihtiva eder.
Diğer âyetin meali de şöyledir:
“Kim bütün benliğiyle Allah’a teslim olursa ve aynı zamanda doğru ve yararlı işlerde bulunursa o urvetu’l vuska’ya/sağlam bir kulpa tutunmuştur. Muhakkak ki, her şeyin sonu Allah’adır” 2
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 2/256.
2- Lokman Sûresi, 22.