"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üslûbun çeşitleri

Ali FERŞADOĞLU
22 Temmuz 2016, Cuma
Edebiyatta üslûp genelde, “Mücerred/sâde, müzeyyen/süslü ve âli/yüce” diye üç bölüm olarak ele alınır.

Günlük konuşmalar, resmî yazışmalar, ders kitapları “mücerred/sâde”; şiirler, hitaplar/nutuklar, vaazlar “müzeyyen/süslü” üslûp kategorisindedirler.

Âli/yüce üslûp ise, mânâ ve düşüncelerin muhteşem ifâdelerle anlatılmasıdır. Kur’ân, hadîs bu çerçevededir. Bir kısım yazar, şair, müfessirler de yüksek üslûba yer verirler. Ahmed Cevdet Paşa’nın, “Müslümanlıkta köle almak, köle olmaktır”1 Cemil Meriç’in, “Kamusa uzanan el, nâmusa uzanmıştır”2 bu üslûptandır.

Bediüzzaman’ın üslûbu ise gerçekten harikadır. İnsan zevkine varınca üslûbu karşısında “kıyamda” durası geliyor: Vücûdunu Mûcidine fedâ et; mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın.3 Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.4

Şimdi Bediüzzaman’ın şiir gibi nesrine ve uslûbunun akıcılığına, kelimelerin uyumuna bakınız: (Fesahat ve akıcılığını bozmamak için kelimelerin anlamlarını parantez içinde vermiyoruz)

Arkadaş! Şu zât-ı nuranî (asm), mürşid-i imânî... O zat-ı nuranî güzelliğiyle kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumî içinde görünecekti. Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebî ve düşman durumunda bulunacaktı. Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti. Hayvan ve insanlar, eytam gibi zeval ve firakın korkusundan vâveylâlara düşeceklerdi. Ve kâinata, harekâtıyla, tenevvüüyle ve tagayyüratıyla, nukuşuyla tesadüfe bağlı bir oyuncak nazarıyla bakılacaktı. Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı.

İşte, o zatın telkin ettiği iman nazarıyla kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti. Fakat o mürşid-i kâmilin gözüyle ve iman gözlüğüyle bakılırsa, her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı dîdâr edecektir.

Evet, kâinat iman nuruyla mâtem-i umumî yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbap ve kardeş olmuşlardır.5

Amma ba’d: Şu fakir, garip Nursî ki, “Bid’atüz-zaman” lâkabıyla müsemmâ olmaya lâyık iken, haberi olmadan “Bediüzzaman” ile meşhur olan biçare, tedennî-i milletten ciğeri yanmış gibi feryad ü figan ederek, “Ah, ah, ah! Vâ esefâ!” der ki:

İslâmiyetin mağz ve lübbünü terk ederek kışrına ve zahirine vakf-ı nazar ettik ve aldandık. Ve su-i fehim ve su-i edeple İslâmiyetin hakkını ve müstehak olduğu hürmeti ifa edemedik. Ta, o da bizden nefret ederek evham ve hayalatın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi...

Hem de hakkı var. Zira biz İslamiyeti usûlüne ve hikâyatı akaidine ve mecezatı hakaikına karıştırarak kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada te’dib için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak yine onun merhametidir. Öyleyse, ey ihvan-ı müslimîn! Geliniz, ona tarziye vereceğiz. Elbirliğiyle dest-i sadâkati uzatacağız, biat edeceğiz. Onun hablü’l-metinine sarılacağız.6 

Dipnotlar:

1- Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Tercümesi, Diy. Yay., Ank., VII, s. 466.
2- Bu Ülke, s. 77.
3- Mesnevî-i Nûriye, s. 101.
4- Hutbe-i Şâmiye, s. 43.
5- Mesnevî-i Nûriye, s. 23.
6- Bediüzzaman Said Nursî, Muhakemat, Yeni Asya Neşriyat, Temmuz 2006, s. 16. 

Okunma Sayısı: 2510
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı