Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin en mükemmel tefsiri olan Risale-i Nur’un matbuattaki susmaz ve susturulmaz dili oldu. BÇG’nin tespit ve raporuyla Yeni Asya, Risale-i Nur’ları çok geniş çevrelere yaydı.
Çıkardığı binlerce “şerh, izah ve tanzime” yönelik eserlerle anlaşılmasına yardımcı oldu. Vatan sathını bir mektep yaptı.
Risale-i Nur’un sadeleştirilip/sahteleştirilmesini ilmi, fikri yayınlarıyla tesirsiz hale getirdi.
Yeni Asya tek başına, Risale-i Nur’un tekelleştirilmesine, devletleştirilmesine, Deccalizm/Süfyanizme teslim edilmesine ilmi, hukuki, fikri, müspet mücadeleyle engel oldu. Topluma mal ederek, isteyen, orijinal metnine sadık kalarak basabilmesini, dağıtabilmesinin yolunu açtı.
Devleti, rejimi ele geçirme düşüncelerine ve hareketlerine prim vermedi. İktidar olma, siyaset yoluyla ihaleler peşinde koşma çabasında olmadı. Her zaman imani, ilmi, fikri mücadeleyi, yani, cihad-ı maneviyi gündeme getirdi.
Cemaati, desteklediği demokratların bile siyasetlerine angaje etmedi. (Destek verdi, hatalarını ve yanlışlarını eleştirdi…)
Darbelere, kapatmalara, tehditlere, inkırazlara boyun eğmeden; davasından taviz vermeden, zikzaklar çizmeden, iman-Kur’ân hakikatlerine sadık kalarak yayın yapmanın mümkün olduğunu gösterdi.
“Hubb-u cah, havf damarı, tam’a, asabiyet-i cahiliye âdeti milliyetçilik, enaniyet ve dünyanın cazibedar tuzaklarıyla” teşekkül ettirilen yüzlerce sun’i hareketlere anganje olmaktan muhafaza etti.
Daima müspet yayınlar yaparak, şiddet ve zorbalığa dayalı hareket ve taşkınlıklara düşürmedi. Olumsuz, menfi, rijit, şiddete dayalı hal ve hareketler kimden gelirse gelsin, “emr-i bilma’ruf, nehy-i anilmünker” çerçevesinde tebliğini yaptı. Bazı kuruluş, camia ve cemaatler gibi devletten ve devleten beslenen beslemelerden destek almayı reddetti. “İfsat, ahlaksızlık, zındıka ve dinsizlik komitelerinin” cemaat ve tarikatleri biribirine düşürüp dağıtma, yok etme, susturma desiselerine karşı cansiparâne mücadele vererek, ümit, aşk ve şevk verdi, vermeye devam ediyor.
İşte, Yeni Asya, tavizsiz hizmetine, cesurane dik duruşundan ve “cemaat, şahs-ı manevi ve meşveretle harekete” tam sadakat gösterip, her zaman, her meselede tam isabet ettiğinden maddi-manevi desteği, tebriği ve iftihar edilmeyi hak etmiyor mu?