"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni zamana, eski metod uyar mı?

Ali FERŞADOĞLU
12 Eylül 2016, Pazartesi
“Zamanın değişmesiyle ahkâm/hükümler de değişir” hakikatince, her çağın, her zamanın bir hükmü, her devrin kendisine has bir damgası vardır. Şu halde, sosyal ve manevî sahanın da kendine özgü bir metodu, farklı bir üslûbu, bir mesleği ve meşrebi olmalıdır.

İslâm hakikatleri donuk değil. Bilâkis gelişme istidadındadır. Yeni durum, oluşum ve gelişmelere karşı vaziyet alır. İslâmiyet yeniler ve yenilenir. Öyle olmasaydı, her çağa bir müceddid gelmezdi. İlk müceddidin metotlarıyla devam edilirdi. Halbuki:

“Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir”1 hadisi buna işaret eder. Her asırda müceddidlerin gelmesi ve müçtehidlerin varlığı; farklılığı, yenilenmeyi, değişimi, gelişimi ifade eder.

Bu zaviyeden baktığımızda, her müceddid temelde aynı, fakat teferruatta farklıdır. Yani, hizmet stratejisi, üslûbu, metodu, meslek ve meşrep, içtimaî ve siyasette farklı yaklaşımlar sergiler. Bu, gayet fıtrî ve tabiîdir. Eğer aynı üslûbu, aynı metodu aynı meslek ve meşrebi tekrarlayacak idiyseler, “tecdid/yenileme” ne ifade eder ki?

Günümüzde fen (astro fizik, mikrokimya, genetik vs.), sosyal, manevî ilimler dallanıp-budaklanmış, teknoloji harikası vasıtalar başdöndürücü bir sür’at kazanmış. Sosyal hayat ve anlayışlar fevkalâde genişlik ve değişim içinde. Psiko-sosyal hastalıklar da çeşitlenmiş, derinleşmiş.

Eski çağın ilmi birikimi, doneleri ve vasıtalarıyla hedefe ulaşmak imkânsız değilse de çok zor. O dönemlerin ulaşım ve nakliye araçları kağnı, at arabası, faytonunu kullanmadığımız gibi; sosyal hayatta da eski devirlerin ilmi birikimiyle tasnif edilen irşad, tebliğ metotlarını  kullanamayız. Çağın şartlarına uygun metodlar gerekir. Ruhî (psiko-biyo-fizyolojik) gelişim ve nefis terbiyesi de buna paralel bir üslûp ve metot takip etmesi kaçınılmaz değil midir?

Materyalist, seküler, ateist, tabiatperest felsefik akımlar; kurduğu içtimaî ve siyasî tuzaklarla insanları dinden, maneviyattan, ahlâktan kopararak dalâlet ve sapıklık bataklıklarına sürüklüyor. Şüphe ve vesvese rüzgârları her tarafı kasıp-kavuruyor.

Mü’minleri câzibedar siyaset labirentlerine çekerek ibadet, zikir, kardeşlik, yardımlaşma gibi İslâm’ın emir, nehiy ve ahlâkî güzelliklerinden uzaklaştırıyor.

Okunma Sayısı: 1911
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CESUR ADAM

    12.9.2016 18:43:50

    Evet her yüz senede gönderilen müçtehidler İSLAM ın temellerini değiştirmeden,hak-adalet ve insanın HÜR olması sadece ve sadece ALLAH'a kul olmasını nazara verip ebedi alem yolcularına erzaklarını hazırlamalarında yardımcıdırlar.Dini şahsi,ve çıkarları için alet edenlerin ise ne müçtehid nede RABBİMİZİN KATINDA MAKBUL DİN OLAN İSLAMA'a hizmet ettiklerini düşünmek,söylemek asla ve asla doğru olamaz.

  • ibrahim tazeoğlu

    12.9.2016 00:31:29

    Geçen gün feyste bir paylaşım gördüm paylaşımda bir risale talebesi rüyasında bediüzzaman ı görmüş mevzuda dikkatimi çeken üstadın ağlıyor olmasıydı bildiğim kadarıyla üstad ağlamayı adet edinmiş bir kişi değildi aklıma siyasal islamcıların peşine takılan onların elini öpmeye kalkan abiler geldi kendi kendime dedimki bu manzaradan bir tek ben rahatsız olmamışım allahualem üstadda rahatsız olmuş dedim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı