"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yöneticilerin fena hallerini ifşa etmek veya etmemek

Ali FERŞADOĞLU
18 Kasım 2019, Pazartesi
Dünyaya gönderilişimiz öylesine bir gezi veya eğlence falan değil! İmtihan olmaya geldik; öyle değil mi?

İlâhî kameramanlar olan Kiramen Kâtibin de “kamera şakası” falan yapmıyor! Zerre zerre, adım adım her fiil ve hareketimizi çok hassa manevî kameralarla kaydedip arşivleyen Kiramen Kâtibi’ne örnek hava sahifesi değil mi? Hiçbir şey kaybolmuyor! Bütün sesler, bütün görüntüler Hafiz isminin gereği olarak her hava zerresinde arşivleniyor! Hatta, Hakim, Adil ve sair Esmalarının da gereği olarak önümüze konacaklardır!

Evet, hepimiz olumlu-olumsuz her şeyle imtihandayız.

Siyasetçi, idareci de, zengin de fakirler de, makam, mevki sahibi de, sıradan kişilerde konuşanlar da konuşmayanlar da neyi konuşup-konuşmadıklarıyla imtihan oluyor.

Yönetilenler de yöneticilerin olumlu icraatlarını teşvik, olumsuzlarını “el, dil ile düzeltmek veya kalben buğz” edip-etmemekle imtihanda. Ve, fasık-ı mütecahir, yani, fıskı, günahı, kötülüğü alenen ve pervasızca işleyenin tenkit edip-etmemek, duyurup-duyurmamak, sakındırıp sakındırmamakla da imtihandayız.

Şimdi, cevap bekleyen soru şu: Yöneticiler, siyasetçiler batıl, fasit düşünce ve uygulamalarında ısrarcı olurlarsa ne yapmalıyız?

“Tevbe edin, biz de hakkımızı helâl edelim” diyebilir miyiz? Kul hakkı tevbe ile mi, yoksa ihkak-ı hak ile mi ödenir?

Cevabı Bediüzzaman’da: “Ve iza kıle lehum latüfsiduu filardı kaluu innema nahnu muslihuun/Onlara ’Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ dendiği zaman, ’Biz ancak ıslah ediciyiz’ derler.” 1

Münafıklarla ilgili ve herkesin bir hissesi bu âyeti tefsir ederken ne yapmamız gerektiğini söylüyor; takip edelim:

“Eğer o insan mesleğinde (yanlış yolunda) ısrarla nasihatları kabul etmezse anlaşılır ki, onun ıslahına hiçbir çare ve hiçbir deva yoktur. Yalnız onun fesadı halka sirayet etmemek için, mesleğinin muzır ve fena olduğunu ilân etmek lâzımdır ki, herkes ondan tahaffuz etsin. Zira o insan aklını çalıştırmıyor, şuurunu istihdam etmiyor ki, böyle zahir olan birşeyi hissedebilsin.” 2 

Bu âyetteki ince noktalardan birisine de şöyle dikkat çekiliyor: “Filardı / yerde / dünyada’ kelimesi her iki ciheti de temin eder. Zira ‘ardı’ kelimesi, lisan-ı haliyle, ‘Sizin bu fesadınız nev-i beşere sirayet eder (bulaşır). Nev-i beşerin, bilhassa fakirlerin ve masumların sizlere kötülüğü nedir ki, onlara karşı böyle fenalıkta bulunuyorsunuz? Şefkat-i cinsiyeniz yok mudur? Niçin merhamet etmiyorsunuz? Evet, teslim ettik ki, sizin şefkat-i cinsiyeniz yoktur. Hiç olmazsa nefret-i umumiyeden korkunuz’ diye onları ikaz ediyor.” 3 

Unutmayalım ki, hepimiz konuştuklarımızdan mesul olduğumuz gibi konuşmadıklarımızdan; yazdıklarımızdan mesul olduğumuz gibi, yazmadıklarımızdan; yaptıklarımızdan mesul olduğumuz gibi yapmadıklarımızdan da mesulüz! Ve hesabını vermek üzere Hafiz isminin gereği her şey kaydedilmektedir!

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi, 11.

2- İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 95.

3- İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 96.

Okunma Sayısı: 2429
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer Yavuz

    18.11.2019 10:04:31

    Tamirciler, yıkıcılar kadar cüretkar, sebatkar ve aksiyoner olmalı. Asayişi sağlamak zulme ve hataya mutlak itaat ederek susmak değildir. Müspet hareket, her haksızlığa karşı suspus olmak değildir. Hakkını, doğru bildiklerini hukuk zemininde medeni usüller ile dile getirmek, talep etmektir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi ve Saff-ı evvel nur talebeleri aynen böyle yapmışlar. Haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme karşı her zaman set olmuşlar ve mücadele etmişler fakat hukuk zemini olan mahkemelerde ayrıca neşir ve ilanat yöntemleri ile..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı