"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zamanı ve mekânı aşma

Ali FERŞADOĞLU
17 Mayıs 2017, Çarşamba
Zamanı ve mekânı aşma” meselesi, rüyanın uyanık halde yaşanması gibi, teknik bilgiye sahip olmayanların da pekâlâ anlayabileceği bir husustur.

Maddenin, bedenin ruha, manaya; insanın az zamanda çok işler yapmaya dünyevî, biyolojik zamanın engel olamayacağının delillerinden birisi, saniyeler sürdüğü (en uzunu bir buçuk dakika) tesbit edilen rüyalarda aştığımız mekânlardır. Oysa uyanıkken o mekânları saatler, günler, haftalar, aylar, senelerce aşamayız. 

Evet, rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler yaptığımızı görüyoruz. Bazı velilerin bir dakikada bir günlük işi, bazılarının bir saatte bir senelik vazife yapıp bazılarının bir dakikada bir Kur’ân hatmetmesi bu sırdandır. Meselâ Hatîb-i Bağdadî’nin tefekkürde bir günlük işi bir dakikada yapması ve Bediüzzaman’ın 300’den fazla mucîzeyi anlattığı On Dokuzuncu Mektup 150 sayfadır. Dağ bağ köşelerinde 12 saatte yazılması da bunun bir ispatıdır.1 Bazı Risaleleri üç, bazılarını bir saatte, hatta 10 dakikada yazdığı Risale vardır.

Bu hususta anlamamız gereken esas nokta şudur:

Mekânları aşma ve diğer harika haller insanın mârifeti değil. Her şeyi yaratan, yöneten Alîm, Mürîd gibi sonsuz isim ve sıfat sahibi Kadir-i Mutlak’tır. Biz sadece ister, meyleder, arzular ve teşebbüs ederiz. Yani tohumu tarlaya ekeriz, fakat kimyevî muameleden geçiren, sümbül verdiren O’dur. Bu, Peygamberimizin (asm) bir avuç toprağı düşman ordusuna atıp, her birisinin gözüne girmesi, “Attığın zaman sen atmadın. Ancak Allah attı!”2 hakikati gibidir. 

Aynen bunun gibi, Allah’ın tabiata koyduğu itme ve çekim kanunları, binlerce enerji boyutlarıyla, ruh/duygu, düşünce, akıl, tefekkür yoğunluğu, ibadet ve zikirle irtibat kurup çok kısa zamanda mekân ve zaman aşılabilir. 

Ruh ve kalbin hayat dairesi ise cisim gibi hazır zamana ait olmadığından, pek çok sene geçmişten, pek çok sene gelecekten hayat dairesine dâhil olduğundan; o hür irade, bir parça olmaktan çıkıp genellik kazanır. Geçmiş zamanın en derin derelerine iman gücüyle girebildiği ve hüzünlerin zulmetlerini def edebildiği gibi, iman ışığıyla istikbalin en uzak dağlarına kadar çıkar3 ve kalbe öyle bir genişlik verir ki, onunla geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. 

Dipnotlar: 

1- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 230.

2- Enfâl Sûresi, 17. 

3- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 231. 

Okunma Sayısı: 3230
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı