"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ah vah eğitim!

Armağan Bahtiyar
27 Ocak 2017, Cuma
Bir yerde eğitim tekliyorsa; orada her şey bekliyor demektir.

Eğitimde fena şekilde sınıfta kalmışız. Dünya sıralamasında hem dilde hem matematikte en gerilerdeyiz. Yani diplomalarımız sanal... Karnemizdeki notlar şişirme... Bütün işi gücü bırakıp eğitime eğilmemiz gerekiyor. Yoksa? Bu işin yoksası olmaz. Singapur en iyileri öğretmen tayin ediyormuş. Şu ân eğitimde dünya birincisi... Eğitim şaka kaldırmaz. Nutukla çözülmez. Bakarız... demekle olmaz. Yok sekiz sene yok on iki sene yok bedava okul kitapları... Bunlardan bir şey çıkmadı, çıkmaz. Öğretmen yetiştiren okullar yok. Ta baştan başlatacaksın; öğretmen olacakları. Okuma yazma öğrendikten sonra bütün hazırlıklar öğretmen yetiş{tir}meye matuf olacak. Öğretmenlik nedir, bilmeyen biri pat diye sınıfa giriyor. Şaka gibi ha! 

***

Eğitim iflâs etmişse bir yerde; hastaneler  de “yoğun” bakımda demektir; bir bakıma. (Doktorları kurtarıcı görenleri gördüğüm için... bu ifadeler belki bir şey ifade eder.)

***

Çocuklarımızı kaybediyoruz göz göre göre... Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur, demiyor muydunuz! Şimdiki eğitim sisteminden tamamen (hemen) vazgeçelim! Neyi bekliyoruz ki...

***

Üniversiteyle beraber 17 yıl eğitim... Zehir gibi adamlarımız olmalı değil mi?!... Değil! Zehirlenip çıkıyor gençlerimiz okullardan! Kendine, dünyaya, ahirete uzak diplomalılar... Bunlar tartışma açılsın diye değil; herkesin bildiği de çok azımızın gördüğü bir kördüğüm... Teşhis bilinsin ki tedavi kolaylaşsın.

***

Duydunuz. PİSA açıklandı; eğitimde yetmiş ülke içinde son sıralardaymışız. Durum zaten belli de... istatistik bilgileri de böyle... Okuduğunu anlamayan, matematikte hepten sınıfta kalan öğrencilerimizle nereye gidebiliriz?! Bunca gürültünün neticesi bu muydu?! Birinci Singapur’un geliri de elli bin dolar mıymış ne?!

***

Hep başka şeyler konuşuyoruz; halbuki biz dilimizi kaybetmiş bir milletiz. İşe dilden başlayacağız. Hem de hemen... Okullar dilimizi öğretmiyor; bozuyor; bunu da hatırlatmış olayım da demedi demeyin!

Milyonlarca talebeden; memleketi bir yere taşıyalımı talep eden 200/300 kişi niye çıkmıyor acaba?!... Bunca çabanın yanımıza kâr kalması yetiyor her halde?!...

Yukardaki cümleyi yazmak zorunda olmasaydım; evet, öyle de... kitapların elinden biz tutacağız. Okuyacağız hece hece, gündüz gece... Masallardan, bilmecelerden başlayabilirsin; meselâ!

***

İnsanı heyecanlandıran nutuklar bir yere kadar... Törenler bir yere kadar... Gerçek hayatla yüzleşmedikten sonra; isterse her gün öğretmene ayrılan günlerden olsun; ne olacak ki... Aldığı maaşı denk getirmek için hesap yapan öğretmenlerin olduğu bir yerde; hesaplar hep şaşıdır, yanlıştır. Benim bildiğim; öğretmenin para hesabıyla bir işi olamaz. Olursa ne olur? Almanya olamazsınız, Güney Kore olamazsınız.

***

“Kitaplarla yatıp kalkan öğretmen”le... “yatıp kalan öğretmen” aynı parayı alıyor da... haber vereyim dedim!

***

Eğitime futbol topu ağırlığınca vakit ayırsaydık; futbolumuz bugünkünden daha az gol yerdi!

***

Okullarımızdan mimar çıkmıyor, doktor çıkmıyor; çıkmıyor, çıkmayacak böyle giderse! (Çıksalar zaten ortaya çıkar!) Fırsatını bulanlar memleket dışına “sığınıyor!” “Niye?!...”sine cevap verecek kimseler de pek yok! Üniversiteler açılıyor, açılsın... tamam da... istibdadın olduğu yerde/n “suskun/beceriksiz/ürkek” hikâye kahramanları, senaryodaki yerini alır, alıyor!

***

Evet, evet; okullar hâlâ açık; bunca cehalete rağmen! Hemen herkes okula gittiğine göre; bu, kitaplara uzaklık niye?!... Hem okullar hem cehalet böylece devam mı edecek?!... 

***

Okuyan ülkeler arasında değilmişiz; olsun! Bizim adımıza karar alıp verenler var nasıl olsa; niye keyfimizi bozalım! Gelir seviyemiz düşükmüş; olsun! Bizim adımıza yaşayanlar var! Şaka gibi değil mi?!... Yaşamayı öğrenmeden “yaşamak” kursu alsak; bu kadar mı olur acaba?!...

***

Lisedeki gence yirmiye yakın ders... Her şeye el at; hiçbir şey elde kalmasın, komedisi... Ve hepsinden de başarılı olmaları isteniyor! (İsteniyor mu gerçekten?!...) Eğer iş resmiyetten ciddiyete dönse... ihtisaslaşma (branşlaşma) olur. Ve şişirme notlarla ne ders ne öğrenci pişiyor!

***

Dip—lomaların dibe vurduğunu birileri anlatsın da... sanallıktan “hayata” dönelim!

***

“Öğretmen yetersizliği” eğitimin açığı; bu tamam da... “yetersiz öğretmen” eğitimin açığı değil mi?!... Eğitim, kemiyet değil; keyfiyet işi... Yani eğitim, nicelik değil; nitelik terazisinde tartılmalı...

***

Türkçe “konusu mevzuunda” kafalarımız karışık anlaşılan! Böyle “konuların mevzu” edilmesi, mevzi kalmasın o zaman! Türkçe nedir; ne değildir için sayın devletlüler bir bütçe ayırırlarsa; ortaya ciddî bir çalışma çıkabilir. Önce Türkçeye sahip çıkacakken yol, bina gayretine düştük; Türkçeymiş, kültürmüş unutuldu. Tahribatın büyüklüğü ürkütücü...

***

Öğretmenler okumuyor. Öğretmen okumazsa; kim Okur?!...

***

Hani kalem kılıçtan keskindi?!... Kalemle uğraşanların içler acısı/işler acısı ücretini, yetkililer dışında herkes biliyor(!) Parayı konuşmak istemezdim de... kitap alamayan öğretmen, kitabı anlatacak; öyle mi?!... Lâfla eğitim gemisi su alıyor; benden söylemesi... Adını koyarsak; çağırması kolay olur ya! Bilmek adına... Bir de kırk elli kişiye bir sınıfta birden ders/dert anlatılmaz! İş... olsun, diye mi; yoksa “iş olsun,” diye mi?!...

***

Yoo! Bi’ tek insanlık istedim sizden... siz dip—lomalar, dip—lomalar tutuşturdunuz elime; hiç de yüreğimi tutuşturmayan kâğıtlar!

***

Polonya eğitimde bizden fersah fersah önde imiş. Adamlar açık kapılar ardında tartmışlar tartışmışlar ve merkeziyetçi olmayan; öğrenci merkezli, öğretmenin durumunu iyileştiren bir güzel sistem oturtmuşlar. sürekli plan program değişmiyormuş! Biz niye hastayı, hastalığı görmezden geliyoruz?!... Niye, niçin, nasıl, ne hakla, ne sebeple, ne nedenle, ne diye, ne için, aslı ne faslı ne, neyi bekliyoruz?!...

***

Eğitimi Almanya ve Amerika gibi ülkelere göre ayarlıyorlar da... burası Türkiye ve ortalama gelirimiz oraların yarısının yarısı... Rüzgâr eken; fırtına biçer!

***

Kelimesizlik/dilsizlik/konuşamazlık... kanser değilse... ne?!... Okullar “Türkçesizlik Diploması” veriyor. Şöyle bir bakın ekranlara, akranlarınıza; vurgulu / kurgulu / sorgulu / burgulu / durgulu / duygulu /  akıllı uslu konuşanımız sağdan sola / soldan sağa kaç kişi?!... Ve niye yazarlar / şairler Türkçe, edebiyat derslerine dâvet edilmez?!... İmkânlar neden, neden değerlendirilmez?!... Hep terör, ekonomi “zirvesi” mi; Türkçe zirvesi niye yapılmaz; niye ki niye?!...

Okunma Sayısı: 1806
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı