“Sevdiğimi demez isem; Sevmek derdi boğar beni.
*
Ya ben demeyim de... Öleyim mi?!..” demişsin Yunus da... Öylesine esir ve korkak sıraların, sıralanışların içine atmışlar ki bizi; diyemiyoruz bir türlü; bin türlü susuyoruz. Eh, az kaldı gibi... Sivillik yakın gibi... Yakın gibi kelimelerin hürriyeti. Diyeceğiz; sevdiğimizi, sevmediğimizi.
*
İnsanlığını hatırla; arkası gelir.
*
Kitaba, kitaba, kitaba koşacağız; Cehaleti, fukaralığı, silâhı vuracağız.
*
Zalim mi? Hakikati örten herkes... Zalim bağırır; tuhaftır; her seferinde mazlûmu duyar hakikat.
*
Zulüm... korkunç bir silâh; döner sahibini vurur; deneme! Zulüm... çok kirli bir leke; hiç çıkmaz yapıştığı yerden; meyletme!
*
Hürriyet diye bir ülke; İnsanlığın şahlandığı...
*
Kalemi susturmaya çalışmak; herbiri yıldızlardan ağır kelimelerin altında kalmayı göze almak demektir; kolay gelmesin!
*
Yaşama sevincini kaybetmişsen; bulduğun ne ola ki!
*
“Yalaka” kelimesini sözlüklerden çıkarabilsek; işsizlerin ve insanların sayısı da netleşir diye düşündüm.
*
Dünya bin türlü çağırıyor; Ne zaman gitsem başı kalabalık; Kendime dönüyorum.
*
Orda bir insan... ağlıyor; O sensin!
Orda bir insan... gülüyor; O sensin!
*
Zaman... Adı gemi.. Adı tren... Adı ne dersen de; binene göre değişen...
*
Zamanlar savrulur durmadan; Yol, ne çabuk bitti; anlamadan?!...
*
Hayata/hakikate dair bir kırıntıcık olsun da... yaşadığımıza dair... “F/arkında” olalım yani insana dairliğin...
*
Ne yapıyorsun, diyorlar. Ne yapılabilirse onu yapıyorum; paranın sayıldığı; kelimelerin çok da sayılmadığı bir çağda, kelimeleri “saymaya” çalışıyorum.
Figüranız. Ve figüranlığımız yüzyıldır başrolde...
Kendinin bir kitap olduğunu kabul et ve bir isim koy bu kitaba.
*
Eskilerin bir hatırası var;
Hatıraların hep yeni yüzü...
İsimsiz gitmeyelim deyu...
Yaptıklarımızdan (miras) bir isim...
*
Gözünde “şimdi” gözlüğü olsun da gözünün bir kenarı maziyi bir kenarı müstakbeli tarassut etsin. {Düşmeyesin diye bu üçlü konum/oturum/durumdan...}
*
Kelime hazinesi renkli, çeşitli, bol, duraksamasız, yalansız, riyasız, içi dışı bir, arada, (yerinde) fıkralı, gözlerinin içi gülerek konuşan, mizaha/aforizmaya yer veren; resmî değil, fakat ciddî kaç “ünlümüz” var?
*
Rüyalarını gerçekleştir; öyle uyu;
Aynı rüyaları göre göre; Uykuların kaçabilir!
Okuyanlar susuyor; okumayanlar konuşuyor.
İşler, işlemiyorsa; eğitim yerinde sayıyordur.
Senin susuzluğuna bağlı; suyun “kandırma” kuvveti.
İki satır konuşamadan; Çekip gitti Eylül.
Cömert parasını harcar; cimri kendini...
Cehalet; hürriyete düşmanlıkla başlar.
Ölmeden önce yaşarsak... ölmeyiz!
Arada kalmasın hayatlar; ara sıra değil; yaşayalım arada; ara da!
Bir aynasın işte! “Ayna” ne demekse...
Ezanlar her yerde... Ve... Her derde deva ezanlar...
*
Öyle itici adamlar var ki... Öyle itici... Öyle itici... Öyle...
*
Yarım kalmış bir şiir... Olsun... Şiir olmuş ya!
*
Ne olursan ol; insan olmadıktan sonra!
*
Etin pahalı olduğu bir yerde dert ucuz olur.
*
Hava/da sis, hava/da bulutlu, hava/da koyu gri...
Balkonda biri...
Çamaşır ipinde yağmur kurutuyor;
Kurumuyor bir türlü yağmur!
Pırıl bir güneş çıkıyor;
Yağmur; ipten, mandaldan azâde...
*
Yerinde konuşmazsan duymazlar seni; yerinde sus; duyarlar.
Ah! Kendimi, kendime tercüme edemiyorum ki...
*
Lütfen danışmaya; kalbinize yani. Aklımızla buralara geldik; sıra, kalbin kapısını çalmada...
*
Anlamak... Ân/lan/makla başlayan şey...
Allı pulu diplomalar alırız;
Gururu takarız yakalarımıza!
*
Baktım alkışlıyorlar; dedim ki: “Birbirimizi alkışlamayacak kadar seviyoruz!”
Evet... Birbirini paylayan değil; paylaşan bir dünya ümidiyle...
*
Bir bakın; dünyanın huzurunu kaçıranlar kim?!... Para kimin elindeyse...
*
Gözüme “çöp” değil...
“Hep” düştü; uyandım!
“Düş”tü uyandım!
*
Hayatında bir sefer göz göze gelmemişti kendisiyle; seni nerden görecek-ti!
*
Edebiyatı duygu ve düşüncelerin “rahatça” ifadesi olarak tarif ediyorlar. Birileri ne der, korkusu varsa; orada-n edebiyat çıkmaz. Ha, gerçek edebiyatçı da birileri ne der’e bakmaz; derdini dâvâsını, devasını söyler.
*
“Ayrılma Çocukluğun Adresinden” diye bir kitap yazabilsem; adı bile tebessüm ediyor. Çocukların “çocuk” olduğunu bilin de onları “çocuk” olarak görmeyin.
*
Dünya dağ başı mı; isteyen istediği yeri tarumar ediyor; kim veriyor bunlara bu paraları, silâhları, şımarıklığı?!...
*
Dünya, kim daha cahil, gösterisine başladı. Yol yakınken dönmeli!
*
Haksızlık karşısında nice “yazarçizerdüşünür”lerin “yazmazçizmezdüşünmez” olduğunu gördüm. Hattâ arkadaşlarımdan çoğunun... Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, diye bellememiş miydik!
*
Haksızlığa karşı iki çift sözün yok; seninle nasıl konuşayım.
Bakış zenginliği; zenginliğin bakışı... bakışmalar böyle böyle yansır işte! Bakışalım!
Falan yazarın dili ağır, derken; hafifliğimizi ele veriyoruz. Sözlük diye bir şey var.
Rahmetli annem derdi ki: “Halının tozu; kötünün sözü bitmez.”