"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fotoğraf

Armağan Bahtiyar
29 Nisan 2016, Cuma
Dünya bizi gereksiz yoruyor. Dünyanın kendisi değil, ha!

Dünya sakin... 

Kuşlar, kelebekler, meyveler, karın selâmı, sonbahar vedaları sakin ve mütevekkil...

***

Birileri, başkaları ve kendimiz kendimizi yoruyoruz.

“Bu dünyaya gelen gülmez,

Kişi muradına ermez,

Bu fanide kimse kalmaz;

Derdim vardır; inilerim.”i unutuyoruz.

***

Dünyayı kendi malı mülkü sananlar... 

Zalimler... Harîsler... Mirasyediler...

Her şeyi madde ile çözmek isteyenler... 

Gevezeler... Gürültücüler... 

İnsan kıymeti bilmeyenler... 

Yaşadığını görmeyenler... 

Papatya okşamaktan, zamanı koklamaktan, mevsimlerin en nazik, en nazif gönderildiğinden uzaklar, uzaklar... 

***

Ekmeğin “ekmek” yanını kemirenler... Emeği sömürenler... 

Tefekkür ışığını söndürenler... Kalbini öldürenler... Aklını bütün kapıları açar sananlar... 

Ve bunlar; kesinkes yanılacaklar... 

“Dediğim dedik; öttürdüğüm düdük...” oyunun oyuncuları... yanıldıklarını er geç anlayacaklar. 

Ya açık edecekler ya da yine de üstünü örtecekler...

***

Acı nedir; bilmeyenler... Bu yüzden öksüze, yetime, yoksula, çulsuza, aça, susuza gülmeyenler... Onların bile güdüğünü görseler de gülmelerini bile onlara çok görenler...

***

Yolsuzluğu “yol” belleyenler... 

Sözlüklerin yolunu şaşırttığını sananlar... 

Hakkın, hakikatin, hukukun, adaletin; dünya, ahiret yenilmezliğini aklından çıkaranlar, kalbinden silenler... 

Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğüne inananlar...

***

Ölümle irtibatını kesenler... 

Beka ve lika tesellisinden habersizler...

Takvim yapraklarının savrulduğunu görmeyenler... 

Bir şiircik önümüzü kessin o zaman:

Durum kritik;

Dünya fani!

***

Bu geçici; çok geçici zamanların harmanından bir dane bile toplamadan gitmelerin zararını, hüznünü, azabını; lisan-ı münasiple vakitken ya birileri anlatmalı ya da kitap sayfalarında o teselliyi bulmanın yollarını bulmalıyız.

***

Rüzgâr sert esiyor. 

Karlar eriyor; toprak birdenbire renkten renge sokuluyor. 

Derken meyveler rahmetin izleriyle güdürülüyor. 

Derken sonbahar; lahutî hüznün binbir adresi oluyor.

***

Mezarlarda nasılsa hep başkaları yatar, diye derin gafletli haller... 

Fatihasız geçip gitmeler... 

Dünyanın cazibesine takılmalar... 

Kahkahaların kalın duvarlarına sığınmalar...

Hastanelerde, güzellik salonlarında “ömrümü uzatabilir miyim” seansları...

Para kasalarının dayanılmaz ağırlığı mı hafifliği mi?!...

Bir ömür alım satım muhabetlerinin her seferinde “zararla” kapanışı...

***

Firavunların kesinkes, mutlaka, takım taklavat mağlûbiyeti...

Ahirzaman binalarının zavallı çığırtkanlığı...

***

Yaşamak bambaşka bir şeydi; bambaşka fotoğraflar koydular önümüze! 

En zayıf yerlerimizden vuruyorlar. İmtihan sorularının bu kadar perdeli olacağını tahmin edebilir miydiniz?!...

***

O zaman Yirmi Üçüncü Söz’ün kapısını çalalım da başımıza örülmek istenen insanlık dışılıkların gayyasından; sahil-i selâmete çıkalım. “İnsan...”ın hakikî fotoğrafını görelim.

Okunma Sayısı: 1922
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı