"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayata takılan sözler {14}

Armağan Bahtiyar
23 Aralık 2016, Cuma
*Sevgi... sonsuz yakınlığın adıdır.

*Akl-ı selim... Kalb-i selim...

Zevk-i selim... nerelere kayboldunuz?!...

*Kaldığın yerden başladığın şeye “hayat” diyorlar.

*Mukteza-ı hâle mutabık konuşup yazmaya edebiyat deniyorsa; öyle yaşamaya da “hayat” denir.

*Çok “akıllı” fakat kalpsiz “medeniyet”  yoğunu ve yorgunuyuz!

*Doğruları/yanlışları en yakınlar sakin sakin konuşamazken; öte/ki/lere nasıl gider ki hakikat! Önce aramızda medenî olalım; yoksa ötesine lâf ü güzaf derler.

*Diksiyon, kelimenin dışını; hitabet, içini işlemek olsa gerek...

*Cenazelerden dönerken düşünürüm; bir nefeslik dünyada bu kadar hırpala(n)mak niye?!...

*Savaş yarışında herkes kaybeder; barış yarışında herkes kazanır!

*”Kâinat Mektebi”nin mektuplarını açmadan, içmeden, okumadan buradan gidenler o kadar, o kadar çok ki... O çoklardan beri duralım.

*Kendine ve başkasına zarar vermeden yaşamaya “yaşama san’atı” diyorlar.

*Her yaşamak yazmak değildir, fakat her yazmak öyle ya da böyle yaşamaktır.

*San’at, siyasetin arkasında ise; orada medenî bir devlet düşünülemez.

*İstibdat her kılıkta gelebilir. Sivillik elbiseyle olsaydı; şu mısralar olur muydu:

“Dervişlik olaydı cübbeyle hırka; 

Biz de alırdık otuza kırka.”

*Kâinatın sahibinin bir adı da: Hak. Gün gelir, devran döner; amma burada, amma orada hak yerini bulur. İnsan acelecidir. Burası hikmet dünyası; hadiseler de çekirdek, çiçek, meyve gibi yolculuklara bağlı diye/biliyorum. İstisnalar ayrı. Sükûneti kaybedersek önümüzü göremeyiz. Ah şu kitaplara uzaklığımız; bizi kendimize uzaklaştırıyor!

*Hayatımızdan ıvır zıvırları çıkarsak... Vitrinlerimizdeki o “süs” eşyalarından başlasak meselâ... Bizi meşgul eden onca şey var ki... gazete manşetleri gibi çoğu geçici... Şöyle hafiflesek, netleşsek, diyorum! Burada hep kalacakmışız gibilendiriyorlar bizi! Evlerimiz de resmî dairelerimiz de okul müfredatları gibi; şu da olsun bu da olsun! Ne olacak?!... Bak; üçüncü dünyayız; eğitimde 2016 itibarıyla sonlardayız.

*Canın sıkılıyorsa; bir hastaneye git, hastalarla konuş! Veya bir hapishaneye git; mahkûmlarla konuş! Veya mezaristana git; ölülerle konuş! Yani ki hayata bağlanmanın bir yolunu bul işte! Başka yollar da var elbet; bunlar ipucu olsun! Canı sıkılan ilk siz değilsiniz ki... Bir de can sıkmakla iş halloluyor mu ki?!...

***

Sabah... Rüzgâr yavaş yavaş... Kuşlar yavaş yavaş... Adımlarım; sakin ol!

Kalbim; sen de; Hayat yavaş yavaş...

*“Kapı…” dendi mi, hep “ümit” koşup gelir. Kapı ümittir; ümit kapıdır. Çalmayı bilelim yeter ki… Çalmanın, vurmanın bir notası vardır. Kapılar açılmak içindir. İnsan mı? Çabuk açılan çabuk kapanan bir kapı mı? Şu var ki… çok kapısı olduğu “açık.”  “O kelime”yi bulursan… ta uzaklardan çıkıp gelir. Kapı açana kapı açılır. Hazır; âcizliğimiz var ya sonsuz duâ kapısı… İhtiyacı bitmeyenin; duâ kapısından başka gideceği yer var mı!

*Sadece para kazanmak değil; dünya sağlığını tehlikeye atıyor. 

*Notlar alırım bazen toplantılarda. Taşı gediğine koyanları dinlemek gerek. Böyle bir şeytan tarifi duymuştum: “Şeytan sevince düşmandır.”

*Dünyanın âcilen hürriyete ihtiyacı var.

*Eski gözyaşları yok;

Eski alınterleri de...

Ve eski mendiller de...

***

...öyle çok gitmeler var ki...

...öyle çok karışıyorlar ki...

...öyle uykular var ki...

...öyle harcıyorlar ki...

Kalmak/yazmak/uyandırmak...

Vakitler, vakitler, vakitler...

...öyle dar ki...

***

Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan... Bize hep aynı şeyleri öğrettiler. Aynı o kısır/kusur döngülerden dönelim diye çırpınırken... biz de yakamızı kaptırıyoruz demek?!... Belki de ve muhakkak hürriyetsizliğimizin derin yarası bunlar.

***

Bazen dalıp gidiyorum; 

Zulmün fotoğraflarını gördükçe...

Aynalara bakmaya utanıyorum!

Zalimler var;

Ve iyi ki Cehennem de...

*Hürriyet... Adalet... Meşveret... Bunlar ne güzel suret...

Evet, evet... Hemen dâvet, hemen dâvet...

*Bir hayat şekli biliyorum. Âdem’den bu yana çok az insanın -her şeye rağmen- tercih ettiği: sivil hayat. Onlar emretmeyi de sevmez; emir almayı da... Sadece ve yalnız hakikatin emrindedirler.

*Sevgi Diyarı’nı terk edenler; Nefret Limanı’na uğrayacaklardır!

***

Gençliği/mi soruyorsun, he?!...

Bir çocukluğum...

Bir de ilkbaharım...

Bir müjde gibi...

Durur hayalimde.

*Özünden, gözünden, sözünden...

Bir fotoğraf... ortaya...

Okunma Sayısı: 2008
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı