Doğmak ve ölmek her nefes...
Nefes nefese bir hayat...
Hayat ve ölüm baş başa...
Yaşa; sen de yaşa...
Neler geldi, geliyor başa...
Şey... neydi yaşamak?!...
*
Benzerlik
Ne kadar benziyorsun mevsimlere!
Nisan yağmurları gibi ağlıyorsun;
İçin dışın bahar oluyor!
Bir acı nefes solduruyor seni;
Sonbahar doluyor gözlerin!
Yaz; meyvelerini topluyor;
Sesini çıkarmıyorsun;
Olgun başaklar gibi başın eğik;
Dağıtıyorsun; hafifliyor dalların!
Kış mı? Onu da mı söyleyeyim?!...
Bir sırrı sarar gibi; kar gibi kefenleniyorsun!
*
Antikacı
Bir üslûbun yok; dinleyemem seni!
Antika değilsin;
Yeni bir halin de yok!
Adını bile bilmiyorsun.
Gözlerinde ne yıldız ne çiçek izleri...
Kelimesiz, dilsiz, kitapsızsın.
Bende bir karşılığın yok.
Bitli baklanın; kör alıcısı olur.
Ne olur karşılaşmayalım.
Hayatın yöresi
Sormak da yaşamaya dahil;
Doğru/yanlış bütün cevaplar...
Kelebeklerin peşine düşmek
Hayreti büyütmek durmadan...
Üzülmek, sevinmek...
Gelip kimseleri bulamamak...
Geç kalmak...
Beklemek, bekletmek...
Dağ başında rüzgârla oynaşmak...
Bir ıslık tutturmak; gizlice...
Yaşamak bir bakışın sıcaklığında...
Kaybolup gitmek arada...
*
Yalnızlık denilen
Her yandan seslenir yalnızlık!
Elimden eteğimden çeker.
İnmez gözlerimden aynalarda.
Şehirde ha dağ başında...
Hah, tam yalnız kaldım derken;
Yalnızlık benimle!
Elini tuttum yalnızlığın;
Göz göze geldik.
Beni bir köşeye çekti.
Baktım şehrin gürültüsünde yalnız insanlar;
Birbirimize daha bir sarıldık.
*
Mezardan önce
Ah, eyvah; öyle mi?!...
Geç kalmışsınız ne yazık ki...
Kendinize yani kimselere değil!
Hele bir yetişin kendinize;
Arkası gelir; merak etmeyin!
Hâlâ gökyüzüne bakacak vaktiniz varsa...
Çocuklar gibi ümidiniz...
Bi’ çiçek tebessümü gibi gerçekseniz...
Mezarda değilseniz yani...
Yaşamak diye bir şey var!
Giden ve kalan
Neye dokunsam eriyor;
Bir sen kalıyorsun yanımda!
Her nefes verişte...
Bilsek öldüğümüzü...
Yani nefes başı...
Ölüp ölüp dirildiğimizi...
*
Keşmekeş
Gürültü ediyorlar durmadan;
Unutalım diye misafirliği;
Kendilerini ev sahibi sananlar.
Avrupa medeniyeti imiş...
Birleşmiş Milletlermiş...
İnsan Hakları Beyannamesi imiş...
Demokratik ülkelermiş...
Nerdeymiş bunlar!
Neymiş, neymiş?!...
İz’lenmiş gözler
Aramızda kalsa ya; kalmaz!
Su geçmez aramızdan;
Sırlar; vızır vızır geçer!
Sırla’ r bizi hatıralar
Aramızda kalmaz; kalanlar!
Rüzgâr mı dinler bizi köşede;
Kuşlar mı dallara gizlenmiş!
İz’lenmiş bakışlarımız gözlerimizde!
*
Şiir aralığı
Biraz şiir serpele hayatına;
İnadına savaşların...
*
Hayırlı sabahlar
Bugün de sabah...
Doğmayabilirdik;
Hayırlı olsun bu yeni doğuş!
İşte bir ölüm uykusundan uyanış daha;
Yeni nefeslerim, heveslerim...
Ey diriliş selâmı, merhaba!
*
Bir dakika
Seni bugünlerde tanıyamıyorum.
Dilin, üslûbun bozulmuş.
Bu dünkü sen değilsin.
Yanlışsak, savrulmuşsak;
Ağır konuşmak neyin nesi!
Hani acıyacaktık birbirimize!
Hani duâlarımız vardı; açıkça, gizlice...
Kardeş!
Bildiğin başka şeyler mi var?
Üslûbunca anlat!
El mi aldın bir yerlerden!
Gıybet, gevezelik, dedikodu...
Dünya fani değil miydi!
Hakikat peşindeydik hani!
“Aziz, sıddık, vefakâr, fedakâr kardeşlerim!”
“Ey bu dünya gurbetinde arkadaşlarım!”
*
Çocukluğa güzelleme
Kelebeklerin peşine düşmek...
Unutmak dünyayı...
Yıldızları sayadurmak...
Ayla beraber koşmak...
Uykusu uyanıklık...
Uyanıklığı uyku olmak...
Sormak, sormak, sormak...
*
Dumanlı dünya
Niye böyle dünya?!...
Biliyorum; kötüler az...
Kaba, sevimsiz, kurnaz...
İyiler nerde o zaman;
Dünya böylesine ateş, duman?!...
*
Seyr-i âlem
Bahçelerde sonbahar hazırlığı...
Vedanın dili kekremsi, titreksi, acı...
Geldi geliyor; sonbahar diye bir şey...
İnsan alışıyor, be!
Bütün mevsimlerin diline!
*
Geç kalmak
Anladım; hayat hızlı;
Geç kalmalarımdan belli...