Çay söyler gibi bana bir İstanbul söyle!
Oturalım şöyle masal aşklardan
konuşalım.
İstanbul besteleri dinleyelim.
İstanbul bir başladı mı İstanbul’a
benzeriz biz de.
İçimizdeki gemiler dalgalanır.
Hele karıştı mı ezanlara martılar...
Vapur düdükleri, güvercinler...
O kadar çabuk değişiyorsun ki
İstanbul!
Her seferinde unutuyorum ezberimi!
Sen serin sevdâlı bir şehirsin.
İçimde akan bir nehirsin.
Mısra-ı bercestesin.
İrticâlen söylerim türkülerini!
Konuştukça dalgalanan şehir.
Şehir demeye dilim varmıyor:
Hangi şiir, hangi roman, hangi hikâye?
Öyle bir şeydâ, öyle bir umman, öyle bir devlet şehir...
Müebbet aşkları müjdeleyen...
***
2- Uykuda bir şehir fotoğrafı
Uyandım... gece... İstanbul bir çocuk gibi uyuyor.
Nerede gündüz telâşeleri, bağrışlar, çığrışlar,
kornalar...
Ölümü çok yakınlar hey;
kendinize gelin!
İçiniz öyle bir şehir ki... İstanbul’dan büyük,
dünyadan kalabalık...
Nerede aynalar, teraziler, metreler;
bütün ölçüleri getirin!
İstanbul uykuda işte; uykuda
bir masal gibi...
Daha güneşe çok var; gece
bir saltanat gibi...
Muzaffer komutan gibi
uyutmuş İstanbul’u.
Sularını, suretini, silüetini...
Toplayıp uykuları denize atsak;
kaç rüya derde deva, sadra şifa olur?!...
Uyan İstanbul uyan Huu...
Gece diye bir memleket varmış
oraya geldik; uyan!
İstanbul, İstanbul kalsın;
dertlere iyi gelir bu şehir.
Rüya, hayal, hakikat, kat kat sevdalarla
münteşir...
***
3- İstanbul’un çeşmeleri
Ve niye akmaz;
İstanbul’un göbeğinde çeşmeler?
Belki ölmüş belki ağlamayı unutmuş belki
ağlamaktan gözyaşları kurumuş.
***
4- Yağmurda bir İstanbul
Bildiğin gibi değil; İstanbul
yine yağmur...
Hırçın bir çocuk, bıçkın bir delikanlı...
Aldırmıyor trafiğe, telâşelere;
geçiş üstünlüğü var.
Arada rüzgâr bir beste tutturuyor; makamlar
karışıyor durmadan.
Bu bir yağmur dâveti; rahmetin
sûreti işte!
Durmadan konuşuyor hayat; sevdim
ben bu muhabbeti!
Şimdi bir aşk gibi kıpır kıpır alıp
verdiğim nefesler...
Sıyrılıp gevezeliğinden dünyanın
hafiflemek ve okşamak saadeti...
Oh, şükürler olsun yağmur sesi;
duy bu sesi, duy bu sesi!
Bu bir: “Seni seviyorum!” bûsesi; yağmurlar
ah nasıl bir rahmet elbisesi...
Lodos İstanbul’u savuruyor; aşka
tutulmuş gibi koca şehir...
Yerinde duramıyor demirlemiş
gemiler, yağmurlar, martılar...
Uçarı bir genç gibiydi İstanbul katıp
karıştırdı, sürdü savurdu.
İstanbul... İstanbul olmanın
keyfini yaşıyordu.