"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul’u kaybetmek

Ali HAKKOYMAZ
25 Ocak 2019, Cuma
İstanbul’u arıyorum yıllardır.

O eski şen şakrak martıları...

İstanbul’u İstanbul yapan neydi?

İstanbul’u arıyorum; neredeydi?

Sokakları vardı İstanbul’un.

Ahşap cumbalı evleri...

Çınarları vardı; bol hatıralı...

İstanbul’da bir “İstanbul” vardı.

İstanbul’a geldim; seksene yakındı.

Mis gibi içime çekerdim İstanbul’u.

Ezanlarını, vapur düdüklerini, lodosunu...

Kestane kokusunu, simit kokusunu, 

balık kokusunu...

Birdenbire ne oldu; anlamadım!

Surlarında “gedikler” açıldı.

İstanbul kaydı ellerimden; 

kaçırdığım vapurlar misali...

Şimdi yaralı bir martıya benzeyen...

Yapmayın etmeyin dedik ya duyan yok!

İstanbul hatıralarına uyan yok!

İstanbul’a yanan yakılan, ağlayan yok!

İstanbul İstanbul’a hasret...

Ton ton betonların altında bir emanet...

Masum bir çocuk, nazlı bir gelin, 

ermiş bir ihtiyar...

Taşı toprağı altın diye yağmalanan...

İstanbul yenmez içilmezdi; 

açık hava müzesiydi...

Yollar, yolunu kesti; tüneller altını oydu.

Köprülerinde oturmuş Deli Dumrul.

“Ömrüm oldukça gönül tahtıma kurul.” diyen şair!

Gel, gör, şehrini de doya doya ağla!

*

Bildiğin gibi değil;

İstanbul yine yağmur...

Hırçın bir çocuk,

Bıçkın bir delikanlı...

Aldırmıyor trafiğe, telâşeye;

Geçiş üstünlüğü var.

Arada rüzgâr, bir beste tutturuyor;

Seyre, sükûnete çağırıyor.

Bu bir yağmur dâveti...

Rahmetin sûreti işte!

Durmadan konuşuyor hayat.

Sevdim ben bu muhabbeti!

Bir aşk gibi; kıpır kıpır...

Aldığım nefes, verdiğim nefes...

Sıyrılıp çer çöpünden Dünya’nın...

Hafiflemek ve okşamak saadeti...

Oh, şükürler olsun yağmur sesi...

Duy bu sesi; bu bir:

 ”Seni seviyorum!” bûsesi...

Ve yine yağmur... 

İstanbul’un rahmet elbisesi...

*

Niye bu İstanbul da İstanbul o zaman?!... Bir sır var burada var da... o sırra âşina olmayanlar İstanbul’u terk eyleyeler. Ve İstanbul’u tanımayan; İstanbul’a sokulmaya!

*

Gözünüz aydın; İstanbul’un silüeti bozuldu. 

Artık yüzer katlı binalar için bir mahzur kalmadı her halde. Eh, biz de başka bir İstanbul’a taşınırız; bu kadar hoyratça kullandığımıza göre! Burası Amerika değildi; ah, bilebilseydik! Ah, kompleks, ah! Bu, şiir İstanbul’a yapılır mıydı bu; yapıldı. Yetkili/yetkisiz herkese soruyorum: “İstanbul’u kullanmayı bilmeyenlerin İstanbul’da işi ne! İstanbul bu kadar ucuz mu!”

*

Acıklı bir filmi seyreder gibi...

Seyredecek miyiz;

İstanbul’un başka adreslere taşınışını?!... 

*

İstanbul’un girişine ve bir çok yere yazılmalı: “İstanbul’a el sürmeyiniz!” Burası açık hava müzesi değil mi! Şimdi, Cağaloğlu’ndan bile kitapçıları kovalıyorlar; otel için! 

Kültür işlerine bakan anlı şanlı birimler de var; değil mi! Var, var!

Okunma Sayısı: 3511
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Gökçe

    25.1.2019 22:41:18

    Ne güzel anlatmışsınız Ali Hocam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı