"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ramazan dilencisi - 2

Armağan Bahtiyar
03 Temmuz 2015, Cuma
Ne zaman çağırsam gelenim; hattâ ben dilenmeyi unuttuğumda soframa, mevsimlere türlü çeşitli, renkli… ah, neleri, neleri… önüme önüme sürenim, serenim!

 Ey, sen, beni bilen/im!  

Senin dilencin olmak ne büyük şeref benim için! Dilenmek “dile”mekten gelir. “Dile, benden, ne dilersen…” sözünün sonsuz cevabı, karşılığı sende. En iyi dilenci senin kapına gelendir.

***

İşte, sonsuz ihtiyaçlarım… Açlığım, susuzluğum, şusuzluğum busuzluğum…               

İşte; çevresi, içi dışı, işi… ihtiyaç dolu mendilim, işte! Ucu bucağı görünmezinden bir mendilim var, benim. Ben kendim lime lime mendilim, yaa! Her yanım mis gibi fukaralık kokuyor. Saklayabilir miyim bu kokuyu! Saklayabilir miyim içimdeki sonsuz ümidi ve bir o kadar da korkuyu! Saklayabilir miyim! Bütün deliller benim dilenci olduğumu gösteriyor. Her hâlim anlatıyor hâlsiz mecalsizliğimi.

***

Mendilim hiç boş kalmıyor; dolasıya/tepeleme ihtiyaç dolu. Yarım kalan aşklarım var en çok da içinde… Ama bu “aşkların aşkı” sensin. Senden aşk, senden sonsuz sevilmek dileniyorum;  kapındayım. Benim yaptığım gibi; dilencileri başından savmak için türlü oyunlar yapmazsın sen. Biliyorum. Hem ben versem gururlanırım; vermesem bi’ tuhaf olurum.

***

Senin bitmez tükenmez gücünü düşününce rahatlıyorum. Ben ki güçsüzlerin güçsüzüyüm… Dertlilerin dertlisi… 

Bir de anlaşılmaz oluyorum kendi kendime! Meselâ: “Bahar nasıl geliyor?” diye merak etmiyorum da:  “Ölünce, beni, kim uyandıracak?” diye dert ediniyorum. Düşündüğüm şeye bak! Hiç yoktan beni gönderenin işi  beni tekrar diriltmek. “Zor”luk benim için… Benimki de soru sanki! Ben ellerimi  açmayı bilirim. Benim ellerim  hep açık, hep dilenci eli benim elim. Senden: “Beni, sonsuz  baharında/cennetinde uyandır.” diye dilenir/dillenirim. Bu usanmaz dilen/i/ciye baharı gönderen sensin; sonsuz baharı da atarsın mendilime; bozuk para atar gibi. Öyle bir kaparım  ki ben o “p/ara”yı… Öyle bir “koparım” ki o an… öyle! Çığlıklarıma âlem şahit olur.       

***

Ben iyi bir “duâ dilencisi”yim. 

Dostlarım da duysun da… Ah, bu lime lime mendilime, bu, “en dil/im/e” atabildikleri kadar duâ atsınlar.  

***

Sultanım!

Benden bu “benlik” denilen kendini beğenmişliği al! Bende öyle cehalet var ki… Ne olur mendilime ilminden ilim atıver. Nice bir diploma var ellerimde de… ne işe yararlar; bilmem. Bitip tükenmez fukaralık bendeki…  

***

Bana güzel bakışlar baktırıver… Dilenci mendilinden beter benim mendilim! Bu, gözlerimden okunuyor zaten: sonsuz açlığım, muhtaçlığım.

Yalan bilmez ki gözler/im. Ben senin dilenicinim. Ben  sonsuz fakirliğin sultanıyım; sen sonsuz zenginliğin Sultanısın. Sultanlar Sultanısın. Bunca âlemi, bunca zenginliği, bunca nefesleri  bu kısacık yerde mendilime atan sensin. Sonsuz güzelliklerini benim akıl terazim tartamaz.  

Ben dilenciye dilenci demem; elini sonsuz Sultana açmayınca… 

Ben de elimi çabuk tutmalıyım. Benim, ellerim mendil; açmalıyım, hep açmalıyım; dilenciye yakışanı yapmalıyım. Hani, taş yerinde ağır ya… O, sonsuz Sultan; ben sonsuz dilenci.... 

Yerimi bilmeliyim.

Okunma Sayısı: 1425
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı