"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Savaşsızlık özlemi

Armağan Bahtiyar
14 Nisan 2017, Cuma
Savaşa hayır, diyorum. Çok telâşlı adamlar görüyorum. Çığlık çığlığa...

Yani savaş naraları atıyorlar. Bilmiyorlar; bir can, nedir! Koltuklardan, uçaklardan inmiyorlar. Körlük böyle bir şey... Kasaları ağzına kadar dolu... Cephede ne olursa olsun; cepleri dolsun da... Sizden bir şey istemiyor dünya; savaş çıkarmayın yeter! Dünya, topladığı vergileri silâha yatırıyor. Elinden iş gelmeyenler hazır parayı böyle harcar ve dünyayı Cehenneme çevirirler.

***

Dünya sükûnete erse bundan kim rahatsız olur: Savaş isteyenler, şiire uzak olanlar, estetik düşmanları, karıncanın da hayat hakkı olduğunu bilmeyenler, aynada gözlerinin içine bakamayanlar, gelinciğin aşk türküsünü duymayanlar, bir besteye kendisini kaptıramayanlar, aşksızlar ve şefkatsizler...

***

Kötülüğe ne yapmalı? Elbette müdahale etmeli... Bir yangın, bir hastalık varsa ne yapılır; onu yapmalı... İz’an, insaf, teennî, merhamet, adalet, şefkat... diye dünyalar var/dı; değil mi?!...

***

Selâmı yayın, diye bir söz var. Barışı, buluşmayı, irtibatı, estetiği ve saireyi... Savaşı yayın, diye bir söz hatırlamıyorum.

***

Bu ne kadar savaş çığırtkanı varmış meğer! Kelimesizlerden; başka ne beklenir ki! Cehaletin bütün kara tonları, koro halinde kan ve gözyaşı çoğalsın çığlıkları atıyor. Ey basiret, ey sükûnet; nerdesin?!...

***

Meselâ koca dünya bir Suriye konusunda boğuldu. Aklı başında; kalbi yerinde bir çözüm sunamıyorlar. Hemen silâha sarılıyorlar. İş bu kadar kolaysa; kapatın öteki okulları, fabrikaları; askerî olsun bütün okullar ve fabrikalar; durmadan silâh üretsin! Madem yaşamak nedir, sorusuna cevabınız yok! Sahi, hayat nedir, sizin sözlüğünüzde?!... Hayat adam gibi yaşamaktan başka bir şey mi! Dünyayı savaşların kurtarmadığını anlamak için sevgi diline ihtiyacımız var. İki dünya savaşında milyonlarca ölüm neyin çaresi oldu! Aklımızı başımıza, kalbimizi yerine koyacak eğitime ne kadar ihtiyaç var.

***

Ey “hür” dünya! Dünyaya silâh lâzım değil; ekmek lâzım, su lâzım. Adalet, hürriyet yani insanlık lâzım. Bunlardan birazcık varsa sizde... buyurun... Ne çok yerde çocuklar bir deri bir kemik...

***

Yormayın kalbini dünyanın!

Uslu uslu oturun bakayım!

Ne mevsimlerin farkındasınız;

Ne de aldığınız nefeslerin...

Gele gele buralara geldiniz:

Gürültü, yalancılık, talan...

Gevezelik, falan filan...

Sizi dinlemek istemiyorum.

***

Çok basit bir soru: Savaşmak mı iyi, barışmak mı? Bombalarla demokrasi, huzur, saadet geliyor idi ise; Irak’a, Libya’ya, Afganistan’a niye gelmedi?!... Bunları yazmasam ağır bir yük gibi duracak bu sorular yüreğimde.

***

Dünya çok gergin... İfadeler sert... Eller tetikte... Vergilerin çoğu silâha... Fukaralık umurunda değil beyfendilerin... Nutuklar, tehditler... gırla kıyamet... Dünyada sadece başkanlar yaşamıyor; halk diye birileri var ve hayat devam ediyor. Yorulmuşsunuzdur; çare arayacak sabrınız kalmamıştır. İşiniz çok; kitaplardan uzak kaldınız. Tamam; halk sizi seviyor da olabilir. Fakat demir de yoruluyor. Hem tek başınıza olmaz. Her şeyi istişare edin. Böyle kavga gürültüyle olmaz. Osmanlı bile tarih oldu. Hayatın dilini çözmezseniz; sizi çok kolay çözerler. Dünya burnundan soluyor. Normalleşmemiz gerekiyor.

***

Dünya yorgun...

Yüz yıllık yorgunluğumuz; sofra başı şefkatli hallere muhtaç...

İp / inceldiği yerden koptu kopacak.

Birileri bir çığlık atmalı; uyanmalı dünya.

Bu hal; hal değil!

***

Karanlık adamlar sahnede...

Gözleri bulutlu, dilleri bulanık...

“Sis” bombaları, havai fişekler...

Karalayıp duruyorlar hayatı.

Şamata, farfara, dedikodu...

Gerdikçe geriyorlar havayı.

Ne adamlarmış; anlamak zor;

Vicdanlarını satıp savurmuşlar.

Alışmışlar kırıp dökmeye.

Gözleri gönüllerinden ayrı...

Sofralarında kan ve gözyaşı...

Unutmuşlar ölümlü olduklarını.

***

“Dem”siz gündemler içiriyorlar bize.

Biri bitmeden öteki...

Soru işaretlerimiz nerede?!...

Nerede Yavuz’u ağlatan nine?

Savaşta ne var:

Kan, kin, gözyaşı...

Savaş; korkakların ilk işi...

Cesaret ister yaşamak.

Ne gerek var savaşa!

Kâh arayla, kâh sırayla;

Kapıya dayanıyor ölüm!

Hayat güzel be gülüm!

Okunma Sayısı: 1676
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • said yazar

    14.4.2017 06:47:54

    Maşallah, Tebrikler, yazılarınızın devamı nı dört gözle Bekliyoruz.Selam ve dua ile

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı