"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Şimdi”nin öteki adı: Sonsuzluk

Armağan Bahtiyar
19 Mayıs 2017, Cuma

Şimdi yaşında bir adam-1

Yıllar ne çabuk geçmiş!

Ellerimde bir şimdi var şimdi!

Dün mü, yarın mı, bitmeyen işler derken...

En erken şimdinin kapısını çaldım!

***

Şimdi yaşında bir adam-2

Bir nefes, bir nefes daha...

Bir adım, bir adım daha...

Bir yıl, bir yıl daha...

Çoğaldıkça nefesler; azalıyor ha?!..

***

Şimdi yaşında bir adam-3

Zamanın rüzgâr kanatlarında;

Bu nefeslerimin beni okşadığı...

Her nefesim yeni bir mevsim,

Her bakışımda yeni bir resim; aynalar!

***

Şimdi yaşında bir adam-4

Hayatı bir bardak su gibi içiyorsun;

Bir serinlik sıvanıyor içine...

Yolculukların neye, nasıla, niçine...

Ve sen rüzgâr kanatlarında zamanın;

Yaman bir tezatın ve tenasübün...

Bütün aynaların aynasında...

Uzayıp uzayıp uzayıp...

***

Şimdi yaşında bir adam-5

Sonra aynalarda yılların izi...

Sonra yepyeni hikâye; kahramanı sen!

Olay; şimdiki zamanda geçiyor!

Yer; arama; bulunduğun yer!

Olay; her nefeste n’işlediğin...

Çocukluğuna geri döndü;

Yüzüne tebessümler kondurdu.

Kalbini olduğu gibi açtı.

Elinde avcunda ne varsa döktü ortaya.

Hırslarına gem vurdu.

Utanmıyordu aynalara bakarken...

***

İlle de ölmek mi lâzım; her şeyin dünde kaldığına inanmak için! İlle de ölmek mi lâzım; hayatın “şimdi” olduğunu bilmek için! İlle de ölmek mi lâzım; şimdilerin yarın; dünün/yarınların/sonsuzluğun “şimdi” olduğunu görmek için!

***

Bir kenara konuyor şimdi’ler;

Aklımızda dün ve yarın.

Olan şimdi’ye oluyor.

Soluyor elimizde göz göre göre; taze zamanlar.

Ki şimdiki zamanda uçar kuşlar.

Çiçekler şimdiki zaman renkleri...

***

Niye şu içinde, şimdide yaşadıklarımız bir kenara konur da... hep yarın planları planlanır. Şimdi; “kaç yarın”ın toplamı değil mi?!...        

***

Yoruldukça dikeliyor yokuşlar!

Unutuşun rüzgârlarına sığınıyorum.

Daha bir dağ özlemleri...

Daha bir terk ediyorum şehri.

Bir de çocukluğum sık sık kapımı çalıyor;

Taptaze, pırıl pırıl hatıralar...

Her yer her yerde...

Bir de her şey yerli yerinde...

***

Bütün fotoğraflarımı koydum önüme;

Hiçbiri bana benzemiyor.

Aynalara koştum; ne garip;

Toplanıp kapattılar aynayı!

Çığlık çığlığa sesler:

Bizi unutma, bizi unutma!

Neredesiniz eski fotoğraflarım?!

*** 

“Çayınız bardakta mı fincanda mı?” diye soruyorlar.

Sıcağı, dumanı eksilmesin üstünden.

Can bardakta bir çay lütfen! 

Şimdiki zaman gibi...

***

Her yeni gün, yeni bir düğün...

Güneş yeni, gökyüzü yeni, deniz yeni...

Taze selâmlar var evlerde, sokaklarda...

Tebessümler sabah kadar taze...

Bütün geç kalmışlıklarım geride kaldı.

Şimdi gözlerim taze bir hikâye...

***

Unutmaya çalıştıkça hatırlıyor; hatırlamaya çalıştıkça dilinin ucunda (uçurumlarda) geziniyordu! Hayatını önüne koydu, bütün aynaların karşısına geçti; kendini ne de (çok) unuttuğunu gördü! En yakın zamanda (şimdi) kendini kendine çağırdı: “Burda mısın?!...”

***

İnsanlıktan ne zaman özür dileyecek bu tüketim üreten çağ? Şimdiki zamanlarımızı duymayalım diye önümüze o kadar çok oyun oyuncak atıyor ki...

***

...Ve seni cesurlara yazalım çünkü şimdinin/ufkun/sonsuzluğun peşindesin.

Okunma Sayısı: 2266
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı