"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Arefe Günü’nün düşündürdükleri

Ali Rıza AYDIN
31 Ağustos 2017, Perşembe
Arefe, hac ibadetinin önemli farzı olan vakfenin yapıldığı yerin yani, Arafat’ın diğer adıdır. Vakfe, Kurban Bayramı’nın bir gün öncesi olan Zilhicce ayının 9. günü burada yapıldığından bu güne “yevm-i Arefe” (Arefe Günü) denilmiştir.

Arefe Günü, “Bugün dininizi tamamladım”1 mealindeki âyet-i kerimenin nazil olduğu bir gün.

Bugün, hacıların, Arafat’ta “Lebbeyk (buyur Allah’ım) diyerek dil, ırk, renk ayırımı olmaksızın bir araya geldiği ve kulluğun Allah’a duâlarla, telbiyelerle arz edildiği mahşerî bir gün; umum mü’minler açısından ise, Peygamber Efendimizin (asm); “Allah’ın Arefe Günü mü’minlerin günahlarını bağışlayacağını umarım”2 müjdesini verdiği müstesna bir zaman dilimi.

Böyle olmakla beraber, akla, Arefe deyince Kurban Bayramı; Kurban Bayramı deyince, ciğerpare evlâdını Allah’a kurban adayan Hz. İbrahim (as); Hz. İbrahim’i anınca da babaya itimadın, Emr-i İlâhîye itikadın unutulmaz sembolü olan Hz. İsmail’i (as) hatıra getirmemek mümkün mü?

Birçoğunuzun malûmu olduğu üzere Hz. İbrahim’in (as) Rabbine va’di, gördüğü rüya ve neticesinde, bir teslimiyet şahikası olarak verdiği o karar İslâm tarihinde anlatıldığından, onu, ona bırakalım.  

Yalnız, şu var ki: İman, nasıl ki kayıtsız şartsız teslimiyeti gerektiriyorsa, teslimiyet de kayıtsız, şartsız itikadı gerektirir. Risale-i Nur perspektifiyle de, “İmân tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü…”3 gerektiriyor.

Hz. İsmail’in (as) başını taşa koyduran sır işte, bu!

Ona sebebini, nasılını sordurmayan samimiyet, ihlâs ve itikat bundan başka bir şey değil. Bu ihlâsın, bu samimiyetin neticesi ise, tâ Peygamber Efendimize (asm) kadar uzanan bir sulb, bir zürriyet…

Ne büyük şeref ki, biz de bu Nebîler Nebîsi Muhammed’in (asm) dininin halkasından biriyiz. Yani, ahirzamandaki ümmetiyiz.

Ne saadet!

Bir tarafta, Allah’a muntazır bir can; diğer tarafta da, o günü takliden milyonlarca canla, O’na verilen kurban! Maksat, İsmailî bir teslimiyetle, Rabbimizin emrine inkıyâd.

Hz. İbrahim’den (as) günümüze asırlar boyu “Lebbeyk” sedalarının evc-i âlâya ulaştığı muhteşem gün, bu gün.

Yarın ise mü’minlere, İsmail’den (as) günümüze, lütfedilen bir düğün.

Yani, Kurban Bayramı!

Tekbirler getirilecek, kurbanlar kesilecek. Bu fiille, hem Allah’ın marziyatı ve mağfireti kastedilirken; ikramlarla da, birçok çehre gülecek.

Dünyada olanlar sevindiği, sevindirildiği gibi; olmayanlar da memnun edilecek kabirleri ziyaret edilmek, kendilerine Fâtihalar, duâlar gönderilmek suretiyle.

Bu günler diri olsun, ölü olsun, mü’minlere şehrâyîn. 

Saygıdeğer dostlarım!

Bayramınız, “bayram” ola; hânenize nûrlar dola.

Dipnotlar:

1- Mâide Sûresi, 3.

2- Müslim, Sıyâm, 1162.

3- Said Nursî, Sözler, 284.

Okunma Sayısı: 1966
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı