"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Baba

Ali Rıza AYDIN
18 Ekim 2018, Perşembe
Baba, her ne kadar nesebî mânada “çocuğu olmuş veya çocuğun dünyaya gelmesine sebep olmuş erkek” olarak tarifini bulsa da bir ülkeye, bir topluluğa faydalı olan insan; iyiliksever, şefkatli, kalender meşrep kimse; her türlü kirli ve gizli işlerle iştigal eden adam; gemilerde ve iskelelerde halat bağlanan yuvarlak ve kısa dikmeler manasına gelmesinin yanında, bazı tarikatlarda tekke büyüğünün de adıdır.

Anadolu’nun fethinden önce yaygın olarak kullanılmakta olan “Baba” unvanı 12. Yüzyılda, Türkistan’da, Hâcegân Tarikatı’nın yolunu tutan sofilerle Yesevî dervişleri arasında ilgi görmeye başladı. Hoca Ahmed Yesevî’nin mürşidi olarak adı geçen Arslan Baba, Zengi Baba ve Maçin Baba bu unvanla tanınırlar.

“Ata ile baba kelimeleri aynı manayı taşımaktadır.”1

Bütün bu zengin mânâ mozayiği içinde bizim kastettiğimiz ve konumuz olan baba, varlığı elzem, duâsı zemzem, yokluğu ise elem olan nesebî mânâdaki ve izn-i Rabbânî ile bir insanın dünyaya gelmesine vesile olan; geleni, ömür boyu gözeten; en azından, sevgisini yeşerten kimsedir.

Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz (asm), “Babanın duâsı hiçbir engelle karşılaşmadan Allah’ın huzuruna çıkar”2 buyurmaktadır.

Sevgi, saygı, fedakârlık ve himaye gibi ahlâkî esaslar üzerine tesis edilen baba-evlât münasebeti, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına da vesile olacak önemli bir beşerî yakınlık biçimidir.

Atanın çocuğuna bakışı duâ, özü duâ, sözü duâ, temennisi duâdır. Bir baba, çocuklarına asla bedduâ yapmamalı, kızdıkları zaman bile dillerini duâ cümleleriyle süslemelidirler.

Çünkü: “Üç duâ müstecaptır / makbuldür. Mazlûmun (zalim hakkında) yaptığı duâ-bedduâ, misafirin (ev sahibi için) yaptığı duâ ve babanın evlâdı için yaptığı duâ.” 3

Bir başka hadis-i şeriflerinde ise Efendimiz (asm), baba evlât ilişkisi hakkında şöyle buyurmaktadırlar:

“Çocuk, hiçbir iyilikle babanın hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olmuş bir vaziyette bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa hakkını öder.”4

Babaya, başka bir açıdan bakış:

Bir televizyon programına İskeçe’den telefonla iştirak eden ve kendisinin öğretmen olduğunu söyleyen konuşmacı babadan, baba sevgisinden bahisle, ibretli bulduğum şu anekdotu paylaştı:

“Yüz iki yaşındaki babası ölünce, oğlu, ağlamaktan bir hâl olmuş. Ona, ‘Baban genç bir insan değildi ki, neden bu kadar çok üzülüyor, feveran ediyorsun?’ diye sorulduğunda, oğul; ‘Ben babam için değil, kendim için; onun duâsından mahrum kaldığım için ağlıyorum’ demiş.”

Baba-evlât münasebeti, işte, böyle bir şey!

“Oğul ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-ı fıtriyesini ona karşı esirgememeli.’ Bununla birlikte, ‘Baba ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur.”5

Madem öyle, gün, bugün; zaman, şimdi!

Babamızın duâsını alma zamanı…

Dipnotlar:

1- TDV İslâm. Ans., 4: 365. 2- Câmiü’s-Sağîr, 3: 994. 

3- Tirmizî, Bir, 7. 4- Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, 6.

5- Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, 79.

Okunma Sayısı: 2506
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı