"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bakar mısınız şu gence?

Ali Rıza AYDIN
20 Eylül 2018, Perşembe
Keçiören’de, Metro İstasyonu’nun ikinci zemin katına inmek için bindiğim asansörün kabininde atılmış boş meşrubat şişesini görünce, yanımdaki gence, “Şu hâle bak! Bu, doğru bir davranış tarzı değil” dedim.

Genç; “Metro İstasyonları’nda çöp kutusu yok, hiç rastlamadım” dedikten sonra, “Bu yüzden yanımda poşet taşıyorum” deyip, bana, elindeki beyaz renkli poşeti gösterdi.

Asansör kabininde gördüğüm boş şişeyi dışarıya çıkardıktan sonra perona geçtim, bir bankoya oturdum. Genç de, bana mesafeli bir bankoya oturdu.

Treni beklerken içimde bir hayret, bir takdir hissi uyandı.

Kalktım, gencin yanına gittim. Ona,

“Bu elindeki poşeti sadece çöpünü içine koyup, çevreyi kirletmemek maksadıyla mı kullanıyor, bunun için mi taşıyorsun?” dedim.

“Evet” dedi ve ilâve etti genç; “Hatta” dedi, “Şu an müzik dinliyorum. Kimseyi rahatsız etmemek için sizden uzak bir bankoya oturdum.”

Hayran oldum ona.

Söz müziğe gelince, ben de, yaşadığım bir durumu anlattım:

“Bir gün, belediye otobüsünde bulduğum tek boş koltuğa oturdum. Yanımdaki kişi, kulaklığıyla müzik dinleyen bir genç… Evet, müzik dinliyordu, ama güm güm eden cinsten müziği sadece o değil, âdeta otobüsteki yolcuların tamamı dinliyordu. Zarif bir dokunuşla, gencin dikkatini çekmek istedim. Kulaklığın birini çıkarıp bana döndüğünde, ona, “Sesini biraz kısabilir misin?” diyerek telefonunu işaret ettim. Gelen cevap oldukça net ve son derece sert;

‘Rahatsız mı oldun?’

“Sustum.

“Söz düellosuna çok müsait bir zemin!

“Tartışmak, bize uygun düşer mi?

“Otobüsten ininceye kadar, zâhiren sustum; sustum, ama ruhumdaki fırtına uzun süre dinmedi. 

Kendi kendime sordum:

“Biz, nerede hata yaptık ki, böyle, ikilemde gencimiz?”

Buyurun bakalım…

Bir tarafta öylesi, bir tarafta böylesi!

Nezahet, nezaket, asalet ve terbiyeyle nakış nakış; kanaviçe gibiler.

Bir çocuk, yani bir genç anasından atasından, kısacası, bizden ne gördüyse onu taşır, onu yaşar, onu bize yansıtır.

Hani bir söz var ya, “Asil azmaz, bal kokmaz. Kokarsa tereyağı kokar; zaten onun da aslı, ayran.”

İnce ruhlu o gence söyleyeceklerimi söyledikten, anlatacaklarımı anlattıktan sonra, “Seni tebrik ederim” dedim ve yanından ayrıldım.

Üç ya da beş dakika sonra tren geldi, yolculuk da, bir mekândan bir mekâna gitmek için başladı.

Esasen, devam eden yolculuk, istasyondan yol aldı.

Gidilecek yer, belli de; nasıl gidilir, nerede durulur bilinmez… 

Okunma Sayısı: 1888
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı