"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir maksada yönelince…

Ali Rıza AYDIN
31 Mart 2016, Perşembe
Yola çıkacak şoför, önce, hedefini belirliyor; öyle yola çıkıyor.

Dağlar yokuş, yollar viraj; önüne çukurlar kasisler, karşısına acemiler aceleciler çıkabiliyor, ama o, çarpmadan, çarpılmadan, hiç kimseye aldırmadan; kar kış, yağmur çamur demeden yoluna revân oluyor. Rabbimiz de dileyince, menziline varıyor. Aynen onun gibi:

Hak ve hakikat yolcuları ve bu yola teveccüh edenler de, sırtına yumurta küfesi yüklenmiş kimselerdir. Kırmadan dökmeden, ezmeden bozmadan götürmek emelindedir sabır ve sebat ile varacağı menzile. 

Zira hamulenin nezaketi ortada! 

Bu iş ne çarpmaya ne de çarpılmaya gelir; mâniâlar, metanetle geçilir. Hamulenin hamalı bilir ki, küfedeki yumurtayı kırıp dökmek hiç kimseye fayda vermez; bu şekilde hiçbir engel geçilmez.

İnsan, çıktığı yolundan geri dönecek, gönül verdiği değerlerden inhiraf edecek de değil ya. Öyle ise, yapılacak şey; niyetinden caymamak, ekseninden kaymamak.

Aksi hâlde iblisin öyle sevimli tuzakları, aldatıcı barikatları var ki, maâzallah, kardeşi kardeşe düşman eder evsafta.

“Bunu bilmeyen mi var?” diyenlerimiz olabilir. 

Biliriz bilmesine, ama bal kavanozuna giren bir mahlûkun kendini cüzî bir tat, makus bir inat uğruna mahpus ettiği misillü, câzibesine kapılıp, girdiği girdaptan çıkamayan; çıksa da, kamaşan gözleriyle doğrulara bakamayan; baksa da, tanıdık bir tat bulamayan insan türü yok değil.

Ne diyelim? 

Rabbim, -nefsim de dâhil- herkese doğruları görme, gördüğü doğrularla amel etme basiretini ihsan eylesin.

“Dert çekmeyince bal yenmez” atasözünden de anlaşılacağı üzere, sıkıntılar, zorluklar maksadına yürüyen hakikatin meftunu, dâvâsının tutkunu insanları âdeta yoğuruyor, pişiriyor; yollara düşürüyor.

Hastalar Risalesinde, “Eğer hastalığın mânâsı güzel bir şey olmasaydı, Hâlık-ı Rahîm en sevdiği kullarına hastalıkları vermezdi” denildiği gibi; zahmetlere, sıkıntılara, engellere tahammül etmek semeresiz olsaydı nebîler, velîler, sıddîkler bunun gönüllüsü olur, bunları, sırtlarına vurur muydu?

Siyer-i nebî ortada; sahabelerin, gönül dostlarının ve nihayet, Bediüzzaman’ın hayatı ortada!

Hz. Mevlânâ, “Hamdım, piştim, yandım” demiyor mu?

Demek pişmek, pişmenin peşine düşmek gönüllüsüne zül değil.

Demek, bir maksada vasıl olmak hedeften sapmamakla, geri adım atmamakla; Hak yolunda sebatla mümkün oluyor, engelleri aşa aşa…

Başarmak, başlananda sebat etmek değil mi?

Mesele bu!

VECİZE

Bu meselede hapishane müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risale-i Nur’un bu  dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikatsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle görülmüş. 

(Meyve Risalesi)

Okunma Sayısı: 1848
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı