"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dâvâ adamlığı bir sadâkat işidir

Ali Rıza AYDIN
01 Ocak 2015, Perşembe
Sıdk, sadakat, sebat kelimeleri kavram olarak dik durmayı tarif eden sözlerdir. Dik durmak ise, pörsümemek, kararlı duruş biçimi sergilemek; olumsuz davranışlardan, lüzumsuz sözlerden, muğlâk meselelerden etkilenmemek; inandığı dâvâdan inhiraf etmemek; dönmemek demektir.

Her esen rüzgârın önünde savrulmak, hafiflik emaresidir. Atalar, “Ağır taşı ne yel alır, ne sel alır” sözünü ne de güzel söylemiş ve bu sözle bizlere önemli bir mesaj vermişler. İşte, dâvâ adamı da bu minval üzere olmalı; değil rüzgâr, kasırgaya da maruz kalsa sarsılmamalıdır.

Dünya fâni olduğu gibi, dünya üzerinde cereyan eden dünyevî hadiseler de gelici geçicidir. Bu itibarla, zahire göre hüküm vererek aldanmamalı; hele ki, siyasî cereyanlara kapılıp sarsılmamalı, abandone olmamalı.

Bizler, kıymetli bir dâvânın mensupları, ulvî bir hizmetin hadimleriyiz. Siyaset bizim hizmetimizin amentüsü, yani olmazsa olmaz şartı değildir. Siyasîler bizi oy kullanma zamanı geldiğinde alâyıvala ile çağırırlar, oyunuzu kullandığınız andan itibaren de bizim bir kıymeti harbiyemiz kalmaz; kimse bizi tanımaz. Geride, tercihlerden arta kalan teraneler, tartışmalar, sarf edilen hoşa gitmez kelâmlar. Esasen bu durum o gün rafa kalkmalı, herkes işine gücüne, hizmetine bakmalı. Aksi hâli, gönüllere azap veren bir urdur. Bu hissiyatı asla taşımamak lâzım ruh haletimizde aylarca, yıllarca. 

Bir arkadaşım, “Nur Talebesi, tercihi farklı da olsa, katı bir siyaset taraftarı olmaz” dedi. Bu bir temenni, bir iyi niyet ifadesiydi. Ne var ki, maalesef, siyaset arenasında cereyan eden olaylar ile zihinler müşevveş, kafalar alt üst olmuş durumda. Sıradan bir kimse için bu durum normal, çünkü sırtında yumurta küfesi yok; ama bir dâvâ adamı için, anormal. 

Buyurun, ilginç bir durum:

Adam, alıyor telefonu eline; bulunduğu şehirdeki gazete görevlisi arkadaşa veriyor veriştiriyor, ağız dolusu lâfları: “Ben” diyor, “Yirmi beş senedir bu dâvânın içindeyim ve bu gazeteyi alıyorum” dedikten sonra hiddetle, öfkeyle “şu şu sebepten dolayı gazete aboneliğimi kesin” diyor ve telefonu kapatıyor. Aradan üç beş dakika geçtikten sonra, görevli arkadaşın telefonu tekrar çalıyor. Ahizedeki ses, yumuşak ve mutedil. Arkadaşımız, hüsnüniyetle, “Abi, her halde kararınızı değiştirmiş olmalısınız” diye söze başlıyor. Ancak, karşıdaki şahıs, “Ben o değilim, ama o kimsenin konuşmalarının tamamını duydum ve şaşırdım. Bu nasıl dâvâ adamı olmak, bu nasıl yirmi beş senelik mensubiyet?” dedikten sonra, “Ben filân yerde esnafım. Hiç kimseyle hiçbir fikrî bağlılığım da yok. İnanın, şu an, dükkânımın önünde cereyan eden bu diyaloğa üzüldüm, ağlıyorum. Bu kimse gibi kaç kişi varsa, onların gazetelerini bana gönderin” diyor. Evet, sergilenen iki ayrı yaklaşım.

Heyhat! Boşa geçmiş, seneler…

Bir insanda, geçen bunca zaman zarfında bir mensubiyet, bir aidiyet ve bir “dâvâ adamı” kimliği oluşmamışsa, geriye söylenecek bir söz kalmıyor. 

Okunma Sayısı: 2538
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    1.1.2015 13:05:52

    Evet,''Dava adamı bir sadakat işidir''.dik durmayı gerektirir.Ve vefayı,uhuvveti,dirayeti,basireti,metaneti,fedakârlığı,kararlılığı,adil olmayı,hakka bağlılığı,mustakim olmayı ve en önemlisi ihlası gerektirir.Aynı zamanda Savrulmamayı,sarsılmamayı,pörümemeyi,dönüşmemeyi,korkmamayı,şüpheye düşmemeyi,olumsuz dış hadiselerden etkilenmemeyi,Meslek ve meşrebten inhiraf etmemeyi,siyasi cereyanlara kapılmamayı gerektirir.Yazıda anlatılan olay son derece ibret ve ders verici.Hak dava ile en ufak bir yakınlığı olmayan bir kişinin vicdanı ,bir siyaset hatırı için yirmi beş senelik dostluğunu bırakan bir kişinin ters tavrı karşısında böyle yumuşuyorsa ortada çok ciddi bir durum var demektir.Hakikaten hayret verici bir olay...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı