"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dertlerini “dert” etme

Ali Rıza AYDIN
22 Şubat 2018, Perşembe
Hayat biteviye devam edip gitmiyor...

Zaten öyle olsa; Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”1 Yani, hareket ve faaliyetin olmadığı bir hayata, “hayat” demek zor!

İşte, bu hareket ve faaliyet esnasında işler hep yolunda; yollar da hep, otobandan gitmiyor.  

Âsân olan hâller olduğu gibi, ters giden, müşkülât peyda eden; giderken acıtan, inciten durumlar eksik olmuyor.

Meselâ: İnsanın işiyle aşıyla, eşiyle, evlâdıyla, sağlığıyla ilgili problemleri olabileceği gibi; ummadığı an, beklemediği bir musîbete, bir felâkete maruz kalabiliyor. Dahası, -zahiren- hak etmediği, ama hikmetini bilmediği bir sıkıntıyla, insafsız bir bühtanla karşı karşıya kalabiliyor.

Çözüm, oturup ağlamak değil her halde?

Bu durumda, mümkün olan tedbire başvurduktan sonra gelene rıza, görülene kail olmak gerekir.

Biz, daima, hoşumuza gidene safâ’, gitmeyene de cefa diyoruz. Dert kavramı da bu “cefa” algısının abartılmış, katmerleşmiş rengidir.

Bu, biraz da renkleri ne kadar fark ettiğimize, ne şekilde okuduğumuza bağlı bir durum!

Hayatın her şubesinde, her safhasında imtihan üzere olduğunu; zaten, bu maksatla yaratıldığını bilen insan, sanırım, çok uflayıp puflamaz.

Çünkü geldiği yeri bilir, bilince de, sabreder.

Tıpkı, konumuza misal, şu vaziyette olduğu gibi:

Hz. Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar. 

Oğlu: “Hiç…” der. Hz. Mevlânâ dışarı çıkar.

Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer.

Ellerini havaya doğru açıp ulumaya başlar. Oğlu babasının bu hâline bakıp güler.

Hz. Mevlânâ: “Evlâdım, gördün mü?” der. “Dünya dertleri de işte böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte bütün dertlerin arkasında da Rabbinin olduğunu bil ve O’na güven” der.

Meselenin özeti işte, bu!

Hz. Ali’nin (ra) ise, dertmend olan kimselere tavsiyesi: “Eğer bir gün dünyaya ait derdin olursa, Rabbine dönüp ‘Rabbim çok büyük derdim var’ deme. Derdine dönüp ‘Çok büyük Rabbim var’ de.”

İşte, bize derde devâ bir ilâç!

Çünkü “Allah hiçbir dert yaratmamıştır ki, devâsını da yaratmamış olsun.”2

Başına dert gelen kimse sabretmekle, dert gelmeyen kimse de şükretmekle imtihan olunur. Umulur ki, her iki durumda da insan, mükâfata nâil olur inşaallah.

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Lem’alar, s. 16. 2- Camiü’s-Sağîr, 2:816.

Okunma Sayısı: 3152
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı