"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğruları fark etmek de bir nimet!

Ali Rıza AYDIN
07 Ağustos 2014, Perşembe
Bir ömür, üzüntü üzerine inşa edilip, hüzne mahkûm edilmez ki. Her şey zıddıyla bilinip, mana kazandığına göre her sıkıntılı hâlin, her bunalım zamanının bir menfezi, bir çıkış yolu mutlaka vardır; hiç şüphesiz var etmiştir, âlemleri Yaratan.
Ayakkabısızlıktan mahzun olanın, ayaksız olan insana göre büyük bir nimet içinde olması; açlığından yakınanın, susuzlukla kavrulana göre daha iyi durumda bulunması; küçük de olsa, dökük de olsa başını sokacak bir evi, sığınacak bir mekânı olanın çadır bile bulamayan Afrika insanına göre konfor içinde sayılacağı; hanesinde hamisi olanın, sokaklarda meta olanlara göre paratoner altında olduğu hakikati, şükre medar değil mi?
Cenab-ı Hak, bizi, İslâm beldesinde, Müslüman bir aile içinde halk etmiş. Mümin kimselerle oturup kalkıyor, onlarla hemhal oluyor, onlarla yuva kuruyor olmak nimet değil de nedir?
Bir haneyi paylaşan kimseler, hususiyle ev hanımları birbirlerinin huysuzluğundan, huzursuzluğundan; biraz da ilgisizliğinden dem vururken insaf dairesinde dönüp bakmalı, “maruz kaldığım hangi şeyler fena şeylerdir, hangileri çekilmez muameledir” diye. Ve sonucu önüne koyup değerlendirmeli; bakalım, sürahinin ne kadarı doluymuş?
Bey, ya, kendisini mahcup edecek bir hanıma; hanım, ya, her gün içki şişesini getirip masaya dikecek bir beye (!) sahip olsa mı; yoksa, mizaçlardan kaynaklanan sıkıntılarla yaşansa mı daha mutlu olurlar?
“Beterin beteri” olduğu, birçok bed davranış biçiminin bulunduğu hiçbir zaman dikkatten uzak tutmamalı.
“Efendim, eşim beni kıskanıyor!”
 Kıskançlık, kişinin kendi mahremini koruması yönünde gösterdiği aşırı duyarlılık; izzet-i nefsine, şeref ve namusuna zarar verecek durumlardan sakınıp korunmasını sağlayan duygusal bir tepkidir. Bu durumda, bakılır:
Eğer “güven” konusunda bir problem yoksa bu kıskanışın arkasında sevgi var, kimseyle paylaşamama duygusu var. Muhtemelen, bir parça da evham var. Gayret edilir, evham ortadan kaldırılırsa, sıkıntıdan eser kalmaz, inşaallah.
Teşbihte hata olmaz: Boks müsabakalarında, sporculardan biri ötekine ne kadar yakın olur, ne kadar göğsüne sokulursa, o ölçüde daha az darbe alır. Mesafe yakınlaştıkça karşıdakine vurmaz; çünkü, kollar çalışmaz. Mesafe aralanıp, uzak durulduğunda ise, birbirlerine, gerilir gerilir vururlar.
Kıyaslama ne kadar yerinde oldu bilmem, ama bilinen bir şey var ki, insanlar birbirlerine ne kadar yakın olurlar, ne kadar güven duyarlar; ne kadar sevgi sunarlarsa, sıkıntılar da o ölçüde gönülleri terk eder.
Bir kitap isminin alt başlığında; “Siz hasta değil, susuzsunuz!” ibaresi yazıyordu. Bu ibareyi konumuza teşmil eder, ilişkilendirirsek karşımıza şöyle bir muadil cümle çıkar:
“Siz, geçimsiz değil, sevgisizsiniz!”
Saygının mayasından sevgi hâsıl olur. Nezahetli kimseler, birbirlerini sayarlar, severler; ezmezler, üzmezler, incitmezler; yani, birbirlerine rıza gösterirler. Hiçbir zaman önyargılı davranmaz, küçük meselelerin dehlizine yuvarlanıp düşmezler. Gönül kelebeklerini salıverirler uçsuz, bucaksız kırlara; çiçeklerden demetler dersinler, yuvalarına mutluluk getirsinler diye.
Evet; saygı, gerçek sevmenin harcı.
Sevgi ise, birçok derdin ilâcı… 
Okunma Sayısı: 1052
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı