"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğruluğun bedeli

Ali Rıza AYDIN
27 Nisan 2017, Perşembe
Her ne kadar “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dense de Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimize (asm), dolayısıyla, O’nun (asm) şahsında bütün ümmete ve bütün insanlığa “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”1 emrediyor.

Neden?

Çünkü her şey doğruluk üzerine müesses!

Emrin önemine, mesuliyetinin ağırlığına bakınız ki, Peygamberimiz (asm), bu emirden dolayı; “Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı”2 diyor.

Hak hukuk, söz öz, alış veriş, insanî muâmelât, beşerî münasebât; insan hakları, komşu hakları, personel hakları, müşteri hakları, hatta hayvan hakları; bütün bunlar başlı başına bir mevzuat ve doğruluk üzerine inşa edilen temel değerlerdir.

Bununla birlikte her şey dönüp dolaşıp insanın davranış tarzına, yani, ahlâk yapısına varıp dayanıyor.

Demek, insan, bilhassa mü’min, “dokuz köyden kovulma” pahasına da olsa doğruluktan şaşmaması, çizmeyi aşmaması gerekiyor.

Allah’ın emri, İslâm’ın lâzımı olan doğruluk bir karakter yapısına, bir salâhat anlayışına dönüşmelidir mü’minin hayat yolunda.

 Peygamber Efendimiz (asm), hadis-i şeriflerinde: “Size doğruluğu öğütlerim; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de Cennete götürür. Doğruluğu şiar edinen kimse Allah katında sıddık diye yazılır. Kötülük de Cehennem’e götürür”3 uyarısında bulunmaktadır.

Doğruluk hakikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak, vaadine sadâkat göstermek; sıddık ise doğru sözlü, doğruluktan ayrılmayan, gerçeği tasdik eden manasına gelen Kur’ânî bir terimdir.

Doğruluk ya da eğrilik biraz da kişinin niyetiyle, bakış açısıyla, itikat yapısıyla; ve nihayet güttüğü maksadıyla alâkalı bir durum. Çünkü; insan, insan olmayınca, onun için doğru yanlış fark etmez; etse de doğruya, hiçbir zaman kıymet vermez. 

Kuvvetlinin haklı sayıldığı bir dünyada bile, doğruluk en büyük kuvvettir.

Kur’ân-ı Kerîm’de, doğru yoldan sapanlar için; “Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da şaşkındır”4 ifadesi kullanılmaktadır.

Bediüzzamanın; “Necat (kurtuluş / selâmet) yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vuska sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur”5 veciz cümleleriyle doğruluğun ehemmiyetine işaret ediyor.

Biz özümüzle, sözümüzle doğru olalım da, hangi köyden kovarlarsa kovsunlar. Yeter ki İlâhî huzurdan kovulmayalım, O’nun kahrına maruz kalmayalım.

Sadi-i Şirazî’nin dediği gibi; “Doğru söyleyip zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir.”

İşte, mesele bu!  

Okunma Sayısı: 2686
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı