"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya gama değer mi?

Ali Rıza AYDIN
25 Şubat 2016, Perşembe
İnsan, sevindiği, mutlu olduğu gibi, gam da çeker, üzülür de… Bu bir fıtrat işidir. Öyleyse, kasavetli gözlerden gelen inci gibi yaşlar halk için değil, Hak için dökülmeli. Zira gözyaşı, halk için akarsa can yakar; Hak için dökülürse, can katar. Bu durumda gam, elem değil, emel olmalı.

“Çoğu aza, azı çoğa vermek” tabirinde olduğu gibi insan, sanki, değmeyecek şeylere fazla değer veriyor.

Denilebilir ki, “gam gussa çekmek, üzülmek insan fıtratının gereğidir. Öyle olunca, üzülmemek mümkün mü?”

Doğru. Elbette mümkün değil.

Sevinmek neyse, üzülmek de insan fıtratında bulunan; normal insanlarda olan, hatta olması gereken insanî bir duygudur. Ne var ki, bunları yerli yerinde kullanmak da insanın, iradesiyle seçtiği bir şeydir. Meselâ:

“Bu sene tatile gidemeyeceğim” diye üzülmekle, imkânı olduğu hâlde “bir türlü umreye gidemedim” diye gam çekmek, elbette ki dağlar kadar birbirinden farklı şey.

Bir insan, gördüğü pejmürde bir kimsenin hâline üzülmüyor da, vitrinde dikkatini çeken şık bir elbiseyi alamadığı için üzülüyorsa; Yaratanına karşı sorumluluklarını yerine getiremediğinden veya eksik kusur, ihmal ve hatalarından dolayı Cenâb-ı Hak’tan gelen bir tehdide, bir ta’zîre üzülmüyor da, anasından atasından, âmirinden gördüğü tenkitle, tekdirle morali bozuluyor ve üzülüyorsa; her şeyin Rabbimiz tarafından takdir edildiğini, her takdirin ardında gizli sayısız hikmetleri, güzellikleri göremeyip başına gelen dertten, hastalıktan dolayı feveran ediyorsa burada bir anormallik olmalı!

Normal olan, hangi şeyin hakikaten üzülmeye, gam çekmeye değer; hangi şeylerin pas geçmeye müstahak olduğunu iyi belirlemek; hakikatin rengini de bu açıdan görmektir. Ve ardından, “Hasbunallâhu ve ni’mel vekîl” demek, “Veren”e boyun bükmektir. 

Çünkü dünya derdinin, gamının ardı arkası gelmez. Zira dünya, bir üzüm tanesi yedirir; fiyat olarak ise, yüz tokat vurur. Öyle olunca dünya ve dünyalıklar, gam çekmeye değer mi? Yeter ki dertler, üzüntüler dinî olmasın, uhrevî olmasın. Sairinin çaresini halk edecek, Mevlâ’dır. 

İşte konumuzun ruhuna ışık tutan nezih bir örnek:

Hz. Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar. Oğlu:

“Hiç…” der. Hz. Mevlânâ dışarı çıkar.

Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer.

Ellerini havaya doğru açıp garip sesler çıkarmaya başlar. Oğlu babasının bu hâline bakıp güler.

Hz. Mevlânâ: “Evlâdım, gördün mü?” der. “Dünya dertleri de işte böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte bütün dertlerin arkasında da Rabbinin olduğunu bil ve ona güven...”

İnsan, sevindiği, mutlu olduğu gibi, gam da çeker, üzülür de… Bu bir fıtrat işidir. Öyleyse, kasavetli gözlerden gelen inci gibi yaşlar halk için değil, Hak için dökülmeli. Zira gözyaşı, halk için akarsa can yakar; Hak için dökülürse, can katar. Bu durumda gam, elem değil, emel olmalı. 

Rabbimizin rahmetine nail olma adına…

“Neye gam çekersin hey koca sersem Dertsiz baş mı olur, âdemiz mâdem.” Mir’atî

Okunma Sayısı: 1300
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı