"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Duvara akseden hayat!

Ali Rıza AYDIN
29 Ocak 2015, Perşembe
Koskoca bir hayat inişiyle, çıkışıyla yol alıp gidiyor mütemadiyen; derelerin çayların çevresindeki taşlara takılmadan, çakıllara çakılmadan, bir sağa bir sola kıvrılarak; önündeki engelleri aşmak için çağlayıp aktığı gibi.

Eh, hayat bu!

Geliyor, geçiyor ve gidiyor. Ama bu serüvenin içinde ne çok aktör rol alıyor; ne çok figüran çalışıyor. Tâ son karenin çekileceği ana, setin kapanacağı zamana kadar.

İnsanın hayat senaryosunda en yakın rol arkadaşı, yine insana en yakın kimse olan eşidir. Onunla ne çok rollerde oynarlar birlikte, ömürleri yettikçe… Ve ardından, çoluk çocuk da bu senaryoya dahil olur.

Evin penceresinden bakıldığında, sokaklara çıkıldığında gördüğümüz manzara: Hummalı bir koşuşturma, telâşlı bir uğraş, hep bir yerlere ulaşmaya gayreti. Hanemize bakınca da, buna benzer görüntü…

Günün zaman dilimleri içine sığdırmaya gayret edilen işler güçler; tasalar kederler; halledilmesi gereken, raflarda bekleyen meseleler… 

Hâl böyle olunca, şu cümleyi pürdikkat okumalı zihne massedercesine: 

“Evinize iyi bakın, orada dört duvar değil hayatınızın hikâyesini göreceksiniz”.

Esasında bu cümle, bir reklâm spotundan alınma, ama gerçeklere projektör tutan bir ifade, bir anlatım biçimi. Bazen az söz çok şeyleri ifade eder ya, bu da onlardan biri.

Evet, “Evinize iyi bakın” demek ne demek?

Burada dirlik düzenlik mi, maişet manasındaki geçim mi ya da, bir haneyi paylaşan insanların birbirleriyle mutlu olmaları mı kastediliyor dersiniz? Bunların hepsi de bu cümlenin içinde; satırların değil, harflerin aralarına sığdırılmış  âdeta.

Levh-i İlâhide yazılmış senaryonun insan denen oyuncuları, Yaratanın yönetmesiyle, oynadıkları rollerini evlerinin duvarını perde yapıp bir de kendi gözleriyle dışarıdan, arka plandan seyretseler neler görecekler, neler… Gencecik iki candan kurulan sıcacık yuvalar, kadifemsi yanaklarına öpücük kondurulan sevimli yavrular, vara yoğa bakmaksızın, geçirilen öğünler; çiçekler, kelebekler ve bazen, can acıtıcı böcekler…

Orada, duvarın rengini değil, hayatın kendini görecekler, ilmek ilmek örülmüş bir ömrü fark edecekler; sevinçler, kederler, acılar, çileler; bazen de, çaresizce inlemeler… Hepsini ibretle seyredecekler, çoluk çocuk beraber. İhtiraslar, itiraflar; ardı arkası gelmeyen hırslar; ya da iftiharlar… Hepsini bulacaklar hayat karelerinin içinde, elini şakağına koyup ibretle izlerken...

Ve belki de buğulu gözlerle birbirlerine bakışacaklar eşler, çocuklarına fark ettirmemeye çalışarak. Bu bakışların kapısından girilecek, tâ gönlün mahzenine inilecek; duygu yoğunluğu görüntülenecek o an, siyah-beyaz karelerle. Ve birlikte bir hayat hikâyesi seyredilecek kimilerinde hüzün, kimileri üzgün; kimilerinin de, dudaklarının kıvrımlarına mutluluk tebessümleri gizlenerek.

Bir an, hayat, duvara aksedecek; ark ışıklarının perdeye çarparcasına yapıştırdığı film karelerine benzer bir görüntü biçimiyle.       

 Nihayet, kocaman bir, “Yaaa!..” denilecek sessiz ve derinden… 

Okunma Sayısı: 1389
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı