"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Emekliler, emek vermiş kimselerdir

Ali Rıza AYDIN
03 Ocak 2019, Perşembe
Başkasına ait bir işi ücret karşılığında yapmayı üstlenen kimseye işçi “ecîr”; başkasını bir ücret karşılığı çalıştıran kimseye de işveren “müştecir”; emekliye ise, “mütekait” ya da “tekaüt” denir.

Toplumda yaygın -ama yanlış- olarak bilindiği şekliyle emekli, ister özel, ister devlet kurumlarının birinde veya duruma göre bir kaçında belli bir zaman çalıştıktan sonra işten ayrılıp aylık bağlanan; “Devletten aylık, Allah’tan sağlık” deyiminde olduğu gibi bir kenara çekilip, zevk-i sefa içinde yan gelip yatan kimsedir!

Gerçekten de böyle midir?

Görelim:

Demek, ortada bir iş var ve bu iş emek vererek, gayret ederek, zora zahmete katlanarak meydana gelebiliyor. Ve bunun için, bir insan ya da birçok insan fikrî veya fiilî emeğini, enerjisini ortaya koyuyor yıllar yılı.

Yani, görülmesi insan emeğiyle olan “iş” görülüyor.

Tahammül sınırı ise, devletin belirlediği “yıl” veya iş günü aralığıdır.

Çalışan kimseye, 25 yılın sonunda emeğinin karşılığı olarak -ona da tam karşılık denirse- emekli aylığı bağlanmakta. Bu zaman zarfında her ay, çalışanın maaşından belli bir prim yüzdesi peşinen kesilmekte. Aylık (maaş) 25 senenin sonunda ödenmeye başlanırken; prim, her ay peşinen kesilmekte.

Kesilen bir aylık primin TL tutarını, on iki ayla; bunu da yirmi beş yılla (300 ay) çarparak hesap edildiği zaman belli bir rakam; bu rakamı da, 25 yılın enflasyon yüzdelerini ya da kur farkını ilâve ederek değerlendirecek olursa, devletin kasasına peşinen giren meblâğ ortaya çıkar.

Buna göre, devlet tarafından emekliye verilen aylık, bir iane; yani yardım, bağış değildir.

Emeklileri çaptan düşmüş, ıskartaya çıkmış, devlet bütçesine külfet olan kimseler olarak görmek ve böyle değerlendirmek son derece hatadır.

Bir defa, fikrinden, emeğinden, hizmetinden istifade edilen -gerektiğinde, yine de edilecek olan-; memleketin çarkına omuz vermiş bu insanlar ne haşlanmak, ne taşlanmak, ne de acezelik kisvesini kuşanmak için değil; bilâkis, ahir ömürlerini sıhhat ve afiyetle, semeredâr bir biçimde geçirmeleri için emekli edilirler.

Sosyal maksatlı kurumlar da, bunun için kurulurlar. Varlık sebebi olan vatandaşına, emeklisine olması gereken refahı temin edemese bile…   

Bağlanan aylığını ay sonuna kadar ancak ucu ucuna yetiştirebilen; yapılan maaş zamları, artan fiyatlar karşısında ancak birkaç ay dayanabilen bu kimseler, -sınırlı sayıda da olsa- bazı hizmetlerden yararlandırılıyorsa, bu, ömür boyu hizmet etmiş insanına devletinin gösterdiği şükrandır.

Onlar ise, musîbete paratoner olurlar.

Peygamber Efendimiz (asm), “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti” 1 demiyor mu?

İnsanların, özellikle bir kısım gençlerin yarınki yaşını, yaşayışını düşünmeksizin emektarı, yaşlıları hor görmesi; otobüste, trende, tramvayda, vapurda saygısızca davranması ümitlerin hüsranı!

Şu hakikati asla unutmamak gerekir:

 “Men dakka, dukka.” Yani, eden bulur.

Dipnot:

1- Said Nursî, Mektubat, 252, el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:163; Süyûtî, Kenzü’l-Ummâl, 9:167. 

Okunma Sayısı: 1240
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı