Yeni Asya’yı diğer gazetelerden ayıran ve farklı kılan en mümeyyiz özellik, inanmışlığıdır.
Yaptığı işin ehemmiyetine, hizmet ettiği dâvânın kudsiyetine inanmış insanlar; Üstadlarının izinde sebatla yürüyen şuur sahibi gönül erleri 1970’den bu yana 70’lerin halâvetiyle, şecaatiyle ve Nur-u Kur’ân’a hizmetkâr olmanın şerefiyle bugünlere gelmiştir. Yani her sene, ilk senedir bu insanların gönlünde.
Bir ulvî dâvânın ve bu dâvânın şahs-ı mânevisi etrafında hâlelenen cemaatinin nâşiri efkârı olan Yeni Asya, aynı zamanda bu cemaatin nîrengî noktasıdır; yani, cemaati bir maksat etrafında buluşturan âlemdir.
Yeni Asya’nın arkasında holdingler yok, partiler yok, devlet yok. Onun yâr ve yardımcısı, Allah’tır (cc).
Başka:
Üstadının manevî himmeti, dâvâsının şevketi ve inanmış; inandığı değerlere adanmış okuyucuları…Ne büyük zenginlik, değil mi?
Yazarında, çizerinde, okuyucusunda tükenmez bir metanet… Risale-i Nur’a hizmet idealiyle geçen kırk altı yıllık memnuniyet…
Esasında, 47. Yıl demek; nâşirlerinin, kırk yedinci ahd-ü peymânı demek.
Yeni Asya, yarım asırdır tezgâhında, daima hakkı ve hakikati insanlığa nescetmiş, gönüllere massetmiş; dahası, matbuata basına yazar, çizer mezun etmiş, onlarca. Nice marka kimseler, bu tezgâhın ürünü. Gel gör ki, “kaplumbağa kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş” deyiminde olduğu gibi, insanlar, köprüden karşıya geçmeye görsün!..
Bir kısım kimseler, lâfa gelince “ben de bu işin içindeyim, ben de, şu kadar senedir gazeteyi tanıyorum” diyor, ahkâm kesiyor; bir taraftan da doğru yanlış demeden birtakım eleştirileri bühtan ambalajıyla bezeyerek sosyal medyaya taşıyor.
Allah aşkına bu ne perhiz, bu ne lahana turşu? “Bunun neresi dostluk, neresi bu dairenin içinde olmak?” diye bu kimselere sormak gerekir?”
Vakıa o ki; içeride zuhur eden fitne, dışarıdan gelen taarruzdan daha incitici, daha acıtıcı, daha yıkıcı!
İşte Yeni Asya, bütün bu garâbete, bütün bu zorluklara rağmen dimdik ayaktadır ve “Yeni Asya”dır.
“Bâkî bir hakikat, fânî şahsiyetler üstüne binâ edilmez” demiyor mu Üstadımız? Yani şahıslar fânî, dâvâlar ve dâvâların dayandığı değerler ise, bâkidir.
Onun içindir ki: Kimler geldi, kimler geçti bu müesseseden. Sebat eden, yosun tuttu, akıntıda akmadı; hizmetinde sebkat etti, bu dâvâsına renk kattı.
Dostlarım, kardeşlerim! Gelin, şahısları düzeltmek yerine, şahsımızı düzeltelim ve maksadımıza kenetlenelim.
Elzem olan, bugün budur!