"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâr etmeyi kim istemez?

Ali Rıza AYDIN
13 Aralık 2018, Perşembe
İslâmiyet, bir “doğru hayat” manzumesi olmanın yanında, insanca yaşama ve emniyetin temini için bazı mükellefiyetleri de içinde barındırmaktadır.

İslâm, kişinin kalbini, aklî melekelerini ve amellerini ıslah eder ve insana “kul” olma vasfı kazandırır.

Bununla ilgili bütün ayrıntı, Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilmiş.

Risale-i Nur’da, sağ yolda gidenlerin, yani emir dairesinde hareket edenlerin ondan dokuzunun büyük kâr ve rahat gördüğü; sol yoldan gidenlerin ise, on yolcudan dokuzunun zarar gördüğü ifade edilmekte ve emre itaat etmenin daha hayırhâh olduğu nazara verilmektedir.1

Çünkü İslâm’ın getirdiği hükümler, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu amaçlamaktadır.

Demek ki, hakikî mutluluğa erebilmek için Kur’ânî yolda, İslâmî hayatın her hâl üzere hayata geçirilmesi esastır. Hem de evvelâ şahsımız, beraberinde de toplum için büyük kâr ve rahattır.

Kârlı çıkabilmenin yolu ise sözümüzün, sohbetimizin, fiilimizin İslâmî ve dolayısıyla, ahlâkî olmasından geçer.

Ticarette; alışta verişte dürüst olmak, hakkı gözetmek; insanî münasebetlerde hatır gönül ve kul hakkı olabilecek hususlara dikkat etmek; giyinip kuşanmada, oturup kalkmada İslâm’ın öngördüğü tesettüre, edebe ve âdâba riayet etmek; yemede, içmede, uykuda ölçüyü kaçırmamak ve Peygamberimizin (asm) tavsiyelerini göz önünde bulundurmak; yarın orada, Efendimize (asm) komşu olabilmek için, burada iyi bir komşu olmaya özen göstermek; bunun için de, komşu hakkını hiç unutmamak...

Yaptığımız iş her ne olursa olsun; ister sanat, isten ziraat, ister ticaret; işin gereği ve hakkı ne ise, onu yapmak ve budan asla kaçınmamak İslâm ahlâkının gereği ve Müslüman en mümeyyiz vasfıdır.

Meselâ:

Bir Müslüman, okunan ezanı, müezzine refakat ederek dinler ve peşi sıra Peygamberimizin (asm) “Kim benim için Allah’tan el-Vesîle’yi taleb ederse, şefaat kendisine vâcib olur”2 hadis-i şeriflerine ittibâen Vesile duâsını okur, dâvete icabet ederek, vaktin namazını tadil-i erkân üzere eda eder. Bu davranışıyla iki emre uyar, nûrun alâ-nûr olur.

Her Müslüman’ın ehline ve çocuklarına karşı olan, olması gereken davranış biçimi, dinî kaynaklarda izah edildiği ölçüler çerçevesinde yerine getirilmesi de önemli bir İslâmî görevdir.

Titri, görevi, selâhiyeti, ağırlığı ne olursa olsun; ister paşa, ister geda memleket meselesi söz konusu olduğunda haktan hukuktan adaletten ayrılmaması; hülâsa: Memleketin menfaatini, kendi menfaatinin üstünde tutması, emr-i İlâhîye inkıyat etmek demektir.

Zararlı olan -maddî manevî- her ne varsa, ondan, haşerattan kaçar gibi kaçınmak, itikâdî ve ahlâkî erozyona maruz kalmamanın en önemli tedbiri olsa gerektir.

Velhâsıl:

Müslüman’ın, Müslüman’ca yaşaması gerekir.

Çünkü sırtındaki, sorumluluk küfesi!

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Sözler, 24. 2 -Tirmizî, Salât, 154.

Okunma Sayısı: 1225
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı