Lügatta, sarıksız kavuk giyene; mecaz olarak da kendinden üstün olanlara karşı sözde bir hayranlık veya aşırı hürmet göstererek kendi onur ve ağırlığını koruyamayan, mutabasbıs; yağcılık, yaltaklık yapan, riyakârlık eden kimseye “dalkavuk” denir.
“Dalkavukluk” ise, ya bir makama, ya da dünyevî bir menfaate kavuşabilmek; işini yolunda götürebilmek, pozisyonu muhafaza, ya da terfi imkânı elde edebilmek; kurumsal ya da özel ticarî teşebbüsleriyle ilgili muamelatını kolayca yürütebilmek ve buna muvaffak olabilmek için şahsiyetini bir kenara bırakıp, vakar ve haysiyetini ayaklar altına alacak şekilde kendini küçültme; etkili, yetkili kişiler önünde boyun eğme, onların görüş ve düşüncelerini itirazsız kabul etme hâlidir.
Fert açısından bakıldığında, aşağıdan yukarıya bu, böyle.
Yukarının ahvaliyse, dalkavukluğun bir zamanlar meslek mesabesinde olduğunu; kralların, hükümdarların yanlarında, yakınlarında bulunduğunu tarihî kaynaklarda görmekteyiz. Bugün ise, bu adamlar, makamların çevresinde çevrili!
Ne gariptir ki, dalkavuk, bunu yapıyor; muhatabı, buna kanıyor!
Görülüyor ki toplumda, yalan dolan, tabasbus her devirde oluyor; Cehennemin kapısını omuz vurup zorluyor.
Buyurun, bu konuda bir iki örnek:
Urve (ra) anlatıyor: “Abdullah b. Ömer’in yanına vardım ve ‘Ey Ebû Abdurrahman! Biz idarecilerimizin yanına gidiyor ve onlarla oturuyoruz. Onlar, bazen gerçeğin tam tersi sözler söylüyorlar, buna rağmen biz onları tasdik ediyor, onların âdil olmayan kararlarını destekliyor ve hatta beğendiğimizi ifade ediyoruz! Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?’ diye sordum.
İbn Ömer (ra): “Bak yeğenim! Siz, nasıl karşılarsınız bilmem, ama biz Allah Resûlü zamanında bu türlü davranışları iki yüzlülük kabul ederdik!”1 Şa’bi’nin (ra), İbn Ömer’e; “İdarecilerin yanına girdiğimizde arzularına göre konuşuyor, huzurlarından çıktığımızda da yüzlerine karşı söylediklerimizin tam tersini söylüyoruz; buna ne dersin?” sorusuna ise, İbn Ömer (ra): “Biz bu tür davranışları Allah Resûlü zamanında münafıklık sayıyorduk!”2 cevabını vermiştir.
Yalancılık ilk yalandan, dalkavukluk ilk etek öpmekten, iradesizlik ilk zaaftan başlar ve tekrarladıkça bu davranışlar devamlılık arz eder;3 ahlâkı heder eder. Her ne kadar dalkavukluk yapılan kimse bundan hoşlansa da, yapan için afettir. Bırakalım yağcılığı, yaltakçılığı; menfaate dayalı sevgi bile makbul bulunmuyor; “dünya ve ihsan için sevgi izhâr etmek bile dalkavukluk ve düşüklük” olarak addediliyor İslâm büyüklerince.
Hâlbuki hayatı veren O, rızkı veren Rabbimiz; acze düşüp, âcizlere baş eğmeye değer mi? Elbette değmez.
Evet.
Âşık Efkârî, “Yaş ise yaş deriz kuruya kuru,
Asla kavuk sallamayı bilmeyiz” diyor.
Dipnotlar:
1- Hayatu’s-Sahabe, 1: 437 (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, 12: 331).
2- A.g.e., 437, (Beyhakî, Sünen, 8: 164).
3- A. F. Başgil, Gençlerle Başbaşa, 48.