"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslüman, Müslüman’la hemderttir!

Ali Rıza AYDIN
07 Mayıs 2015, Perşembe
İslâmiyet’in ahirete müteallik yönü, vazifeleri ve sorumlulukları olduğu gibi; hayat itibariyle, hayatta oluşumuz sebebiyle ve hayatımız devam ettiği müddetçe dünyada da birçok sorumluluklarımız bulunmakta; bununla iç içe yaşamaktayız.

İster “yuva” dediğimiz hanemizin içinde, ister “toplum” dediğimiz kapımızın dışında bulunan insanlarla göz ardı edemeyeceğimiz meselelerimiz, müştereklerimiz bulunmaktadır. Müslüman, başkasının derdiyle dertlenen, duygulanan; Müslüman gönlüne dert aşısı yapabilen insandır. Bir Müslüman hiçbir zaman “nemelâzım” diyemez. Bakan fakat görmeyen; gören fakat hissetmeyen; hisseden, ama ilgilenmeyen bir insan tipi, Müslüman’ın resmi olamaz.

Müslüman’ın derdi, Müslümanların derdi olmalıdır! Gaflete dalmış, günaha batmış bir Müslüman kardeşi hakkında endişeye düşmeyen, dertlenmeyen; en azından irşadını, ıslâhı temenni etmeyen Müslüman olur mu? Çünkü hepimiz, Peygamberimizin (asm), “Her Müslüman yardım elini uzatmalıdır”1 emrinin muhatabıyız. Yardım, bazen maddî-manevî bir ihtiyacı, bir sıkıntıyı gidermek, kardeşinin bir zorluğuna omuz vurmak olduğu gibi; bazen de, fiilî olarak bir şey yapmamak yardım etmek demektir.

Meselâ: Aldatmamak, yanıltmamak, yanlışa sevk etmemek, üzmemek, incitmemek de bir cihette yardımdır. Bu, Peygamberimizin (asm) “en üstün Müslümanlık vasfı”2 olarak belirttiği mânâda, insanların, elimizden ve dilimizden selâmette kalmasıdır. 

Aç Müslüman’ı doyurmak3 ise, bağışlanmaya vesiledir.  Ahirete imanı olan bir kimse, Müslüman kardeşini korkutmaz.4 Onları, şevk kırıcı, cesaret kırıcı, moral bozucu doğru-yanlış malûmatlar yayarak, korku ve endişeye sevk etmez. Böyle bir davranış, dolayısıyla eziyettir.

“Bir Müslüman’a eziyet veren bana eziyet vermiş gibidir”5 diyor, Fahr-ı Kâinat Efendimiz (asm). Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiği bir başka hadis-i şerifte selâm vermek, dâvete icabet etmek, isteyene nasihatte bulunarak yol göstermek, aksırdıktan sonra “Elhamdülillah” diyene “yerhamükellah” (Allah sana da merhamet etsin) diyerek karşılık vermek; bir Müslüman kardeşimiz hastalandığında ziyaretine, öldüğünde cenazesine gitmek6 İslâmî ve insani görevlerden sayılıyor ve ifası isteniyor. Nebiyy-i Zîşân Efendimiz (asm), “Farzları yerine getirdikten sonra, Allah’ın en çok sevdiği amel bir Müslüman’ı sevindirmektir”7 buyuruyorlar.

Açlıkla kıtlıkla, selle, yelle, depremle, savaşla, yangınla ağır imtihanlara maruz kalan; bu şartlarda hayata tutunmaya çalışan insanların elinden tutacak, onları sevindirecek bir şey elimizden gelmese de kalbimizde derdini, gönlümüzde hüznünü yaşayarak dilimiz döndüğünce, onların selâmeti için duâ da mı edemeyiz? 

Zira Müslüman, Müslüman’la hemderttir.

Dipnotlar:

1- Müsned, 4: 395.

2- Camiü’s-Sağîr, 1: 300.

3-A.g.e. 4: 1517.

4- A.g.e. 4: 1598 (Taberânî’nin Kebir’i).

5- A.g.e. 4: 1517 (Taberânî’nin Evsaf’ı).

6- Buharî. Edeb: 125; Müslim, Zühd: 54.

7- Camiü’s-Sağîr, 1: 82.   

Okunma Sayısı: 1507
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sıddık

    10.5.2015 23:46:59

    Bu yazıyı okumak anneler gününe tevafuk etti. Bugün anneler günü fakat bazı anneler huzur evinde, Türkiyeye gelen Suriyeli kardeşlerimiz hepsi perişan ve zan altında insanlar onlara vatanlarını koruyamamış gelmiş gözüyle bakıp dışlıyorlar üstelik hakaret ediyorlar komşu komşuyu tanımıyor kimse aç olanın karnını doyurmuyor kimse borçlunun borcunu ödemiyor bana değmesinde ne olursa olsun diyor hastayı soran yok üstelik bize hastalığı bulaşır diye kaçan çok dua sadece karın doyurmuyor yazar ağabey hani bizim insanlığımız bugün ben kendimden utandım sadece bir telefonla herşey olmuyor. Neden insanlar bu kadar bencil olmuş kimse kimsenin derdine çare olmuyor hal böylemi sorulur? birazda gerçekleri yazınız Allah aşkına neden çaresizlerin elini kimse tutmuyor acı çekenin acısını neden kimse duymuyor ağlayanın göz yaşını neden kimse silmiyor yazık çok yazık ben tekrar ediyorum insanlığımdan utandım anneler gününde bu gerçekleri bazılarını görüp bazılarınıda dinleyince kardeşlik bu mudur

  • Beyaz Kelebek

    7.5.2015 19:59:56

    Ali Rıza bey; kimse kimsenin halini bilmez. Kavl-i "duâ'nın yanında fiil-i dua da olmalı şartlar zemin hazırlanmalı yardım konusunda. Yoksa düşenin halini anlamak için damdan düşeni getirmek ve ona sormak lazım o insanın çektiklerini. Velhassıl kimse kimseye tam manasıyla yardımcı olamıyor olmaktada geri kalıyor. Duâ ilerisi ve ahireti için belki de o an kabul görecektir fakat o anda ihtiyaç sahibinin ihtiyacınıda gidermek lazım diyorum. Yanlış mı düşünüyorum?.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı