Bir kimseyi diğer bir kimseye göre farklı kılan, değerli yapan onun kalıbı değil, kalbidir, dilidir; ahlâkıdır, faziletidir, hilmidir.
Bedenin azalarına -maddî olarak- hareket komutu veren beyin olduğu gibi; harekete istikamet veren, mânâ kazandıran da kalbindeki safiyet, ruhundaki nezaket ve dilindeki halâvettir.
Kalpte mayalanan, burada kıvam bulan his, duygu; sevgi, muhabbet; ya da kin, nefret dille ikrar edilir, muhataba iletilir.
Demek ki, bu iki uzuv birbirinin mütemmimi, birbirinin tamamlayıcısı mesabesindedir. Buna göre kalp, göğüs boşluğuna oturup kan dolaşımını sağlayan hayâtî bir organ olmanın yanında; insanın manevî hayatının kaynağı, muharrik bir vasıtasıdır. Kalp, hayata tat kattığı, muhteşem sıfatlar taktığı gibi; hayatı zehirleyecek problemler de doğurabiliyor; diline el atarak, insanı, dilim dilim de edebilir.
Çünkü: Bazen gece gibi kararır, karanlıkta boğulur; bazen de, bahar gibi mütebessim, yaz gibi semeredar olur. Deniz dalgası gibi inişler, çıkışlar, çalkantılar onda hiç eksik olamaz. Zira kalpte hem fırtına eser, hem de ılık bir meltem…
Kalbin tercümanı olan dil ise, “Bana benden olur, ne olursa; başım rahat olur, dilim dursa” atasözümüzde olduğu gibi haddini aşmaz, maksadından taşmazsa mesele yok.
Hz. Ali (ra) ise, bu hususu şöyle yorumluyor: “Dilinizi daima iyi kullanınız. O, sizi saadete götürdüğü gibi, felâkete de götürebilir”.
Kalp ve dil! Hakikaten çok önemli iki organ. Bir manada, şahsiyetin filtresi! Sözler, özde, imbikten geçerse; gönüllere şifa olur.
Fars asıllı İslâm âlimi Ahmed el-Zemahşerî’nin Keşşaf isimli tefsir kitabında, Hazreti Lokman’ın hikmetli sözlerinden bir örnek olmak üzere şu olay nakledilmektedir:
“Bir gün Davud Peygamber, Lokman’a, bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça et getirmesini istemiş; Lokman da, ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş. Birkaç gün geçince Davud (as), bu defa hayvanın en kötü yerinden iki parça et getirmesini istemiş; o, yine dilini ve yüreğini getirmiş.
Davud Peygamberin, sebebini sorması üzerine Hz. Lokman şöyle demiş: ‘Bu ikisi iyi olursa, bundan daha iyisi; kötü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz.”
Ünlü Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von Goethe, “Kalp ne ile dolu ise, dudaklardan o dökülür” diyor ve bu sözüyle, konumuzu özetliyor.
Yani, “Dervişin fikri neyse, zikri de odur” deyiminde mânâsını bulduğu gibi…
Sâfi kalp, duru dil; hayra meyil, her hâlde herkesi memnun eder.