"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevgi o ki...

Ali Rıza AYDIN
25 Ağustos 2016, Perşembe
Muhabbet, meveddet ve hub gibi sözcüklerle de ifade edilen sevgi, yeryüzüne gönderilen her canda önemli bir kıyam unsuru, parlak bir nur, büyük bir kuvvettir.

Böylesi bir kuvvetin Allah’ın yardımıyla, dünyada yenemeyeceği düşman, aşamayacağı engel yoktur.

Sevgi, her ruha değer kazandırır ve dünyalıyı, vazgeçilmez arzusu olan ahiret makamına hazırlar. Bu manayı fark eden kimseler, bunun için hayat bulur, bu uğurda mevt olur.

Sevginin iradeden daha güçlü bir istek manası taşıdığı belirtilmektedir.1 Yine literatürde, sevginin coşkulu şekli, “aşk” kelimesiyle ifade edilmektedir.

Beşerî sevgi İlâhî sevgiye ulaşmanın bir aracı olarak görüldüğünden, gönül insanlarınca önemli bulunmuştur.

 “Sevgi benim dinim ve imanımdır” diyen İbnü’l Arabi, kâinatın var oluş sebeplerinden biri olarak muhabbeti / sevgiyi görmektedir.

 Ya’kûb b. İshak el-Kindî’ye göre sevgi, “varlıkların birleşme sebebi” ve “ruhun arzusu”; Gazzâlî ise, “Muhabbet, insan tabiatının haz veren şeye duyduğu ilgi” diyor. Bu ilginin en güçlü derecesini de, “aşk” olarak vasıflandırıyor.

Sevmeyen ruhların olgunlaşıp insanî semâlara yükselmeleri oldukça zordur. Onlar asırlarca yaşasalar bile olgunlukta bir arpa boyu yol alamazlar.

Hz. Mevlânâ, “Yaşadığın şu dünyaya bak: Yüce Allah, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamakla ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih ediyorsun?” diyor ve sevgisizliği eleştiriyor.

“İman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız”2 hadisi ise, Efendimizin (asm) sevgiye dair ve konumuza ışık tutan yorumu. Bunun mi’yârı ise; “Amellerin en üstünü Allah için sevmektir”3 hadis-i şerifi.

Bediüzzaman’ın sevgiye bakış açısının bir vechesi ise şöyle: “İnsan kâinatın en câmi’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan (insan) kalbine derç edilmiştir.”4

Sevgiden, sevilmekten -gerek insan gerek sair canlılar- hoşlanmayan, o dilden anlamayan yok. Mevcudat kâinattaki yeri, yaşayışı, şartları itibariyle sevginin bir yanını, bir yönünü lisan-ı hâlleriyle ve tesbihfeşan bir dille daima seslendirmekte; irâdî ya da gayr-i irâdî, sinelerindeki derin aşk ve muhabbeti ma’şûkuna göstermeye çalışmaktadır. 

Çünkü: Cüneyd-i Bağdadî’nin dediği gibi, “Seven, kendi vasıflarının yerine sevgilisinin vasıflarına bürünür.”

Sevginin en yüksek derecesi menfaat sağlama gibi bir düşünce, bir arka plan hesabı olmaksızın bir kimseyi veya bir nesneyi ondaki iyilik, güzellik, olgunluk gibi vasıflarından dolayı cansiperane sevmesidir.

Rabbim, sevgisini gönlümüze; gönlümüzü de, kendi sevgisine yâr eylesin.

Evet…

Sevgi o ki, sevdiğinin her hâlini vuslat bilmektir.

Sevmek o ki:  Onunla dirilip, onunla ölmektir.

A. R. A.

Okunma Sayısı: 2171
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı