"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sıkıntıyı örtbas etmek, olmazmış!

Ali Rıza AYDIN
24 Aralık 2015, Perşembe
Hayat biteviye, hep aynı şartlarda devam edip gitmiyor ki; zahmetler meşakkatler, sıkıntılar üzüntüler, beklenmedik zamanlarda gelip ruha konuyor.

Yola çıkan yolcunun, yolun şartlarına; inişine çıkışına, rampasına, virajına hazır olduğu gibi; hayat yolcusu da, hayatın tabiatında bulunan meşakkati göze almak zorunda.

Serçe kuşunun, kabiliyetlerinin gelişmesi hatırına atmacanın sataşmasına katlanması1 ya da altının ziynet olabilmesi için yanması yakılması, cürufundan ayrılması; sarrafın haddesinde ezilmeye, örsünde dövülmeye razı olması gerekir, el üstünde taşınır olmak için. 

Elbette ki sıkıntı unsuru hiçbir şeyin varlığı arzu edilmez, ama bunlar olmadan da olmuyor. Maruz kaldığımız ezici, üzücü hadiseler gönlümüzde derin iz bırakıyor; bir anda mutluluğu elimizden çekiyor, alıyor. Hâlbuki hayat, acısıyla tatlısıyla hayattır. Mutluluksa, hayata tat katmaktır. 

Kaçırılmış fırsatların, boşa çıkmış beklentilerin, yaşanan büyük acıların üzerinde düşünmenin çoğu zaman sıkıntı ve üzüntü verici oluşunu görmezden gelmek mümkün değil. Ama buna rağmen, mutluluğun bir sırrının acıdan kaçmamakta, ondan saklanmamakta olduğunu söylüyor bu işin ehli olan kimseler. 

Hayatı, hayattaki hadisattan ayrı tutmak, arındırmak mümkün olmadığı gibi, mutluluğu da bir başına elde tutmak imkânsız. Mutluluk, hayatla merbut olduğuna göre, yollarına beraberce giderler; başa gelen her ne ise, beraberce çekerler. 

ABD’nin Missouri Üniversitesi bilim adamlarından Laura King, bu konudaki yedi yıllık çalışmasına dayanarak; “İnsanların, başlarından geçen acılı ya da sıkıntılı durumlardan sonra yeniden mutlu olabilmek için genellikle acele ettiklerini; anlaşılması gereken şeyin ise, kendilerini kötü hissetmenin yanlış bir şey olmadığını ifade ettikten sonra, devamla: 

“Acılı ve trajik olaylar insanları değiştirir. Bu olay her ne ise, birdenbire öncesine dönüp, olay hiç olmamış gibi yaşayabileceğinizi düşünmek her şeyden önce gerçekçi değil. Mutluluk, acılı geçmişi unutarak değil, hayatınızı daha önce yaptıklarınızın ya yaşadığınız olumsuzlukların üzerine kurabilmenizle ilgili; ya da, bir zamanlar ne ve kim olduğunuzun...”2 diyor.

Uzun lâfa ne hâcet; meselenin özü razı oluş, teslim oluş, tevekkül... 

Hayattaki hadisatı verenin, hayatı veren Kudret’ten başkası olmadığını idrak edip kabullenmek, mutluluğun iksiri olsa gerektir. Çünkü her şey, kader ile takdir edilmiştir. Kadere iman eden, kederden emin olur.3 Sıkıntıdan kurtulur.

İsviçreli psikiyatr Carl Jung, “Bütün akıl hastalıklarının temelinde meşrû acıları yaşamayı reddetmek yatar” diyor.

Bu da işin tıbbî yönü! 

Dipnotlar:

1. Said Nursî, Sözler, s. 211.
2. University of Missouri, Columbia Basın Duyurusu, 22 Aralık 2007.
3. Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 353.

Okunma Sayısı: 1693
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı