"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanlıştan dönebilmek

Ali Rıza AYDIN
08 Haziran 2017, Perşembe
Bir insanın, “İnsanım” deyip de “yanlış yapmam” demesi, mümkün değildir.

Hepimiz, hayatımız boyunca ne hatalar, ne yanlışlar yapmışızdır kim bilir. Bunu bilen Bir’i olduğu malûm. Zaten her şey O’nun gözetimi altında! Ama esas bilmesi gereken, yanlış yapan insanın bizatihi kendisi. Bilmeli ki, yanlışından avdet etsin, yaptığına tövbe etsin, doğrulara yönelsin.

Bunun azı çoğu, küçüğü büyüğü olmuyor. Bazen küçük gibi görünen bir yanlış, neticesi itibariyle büyük hasar verebiliyor; hüsrana sebep olabiliyor.

Yanlış, yanlıştır.

Kim yaparsa yapsın yapılması gereken, evvelâ,  yanlışı kabul etmek, ardından da tashihine gitmektir. “Odunumun parası” dercesine yanlışında ısrar etmek ne insanî, ne de vicdanî bir davranış biçimidir.      

Yanlıştan dönmek, dinden dönmek değil ya!

“Yanlış hesap Bağdat’tan döner” deyimini pek çoğumuz biliriz; biliriz bilmesine de, ne Bağdat kaldı ne Basra bunca yanlıştan sonra.

Bağdat’ın harap olacağını, ahalisinin heder olacağını kim bilirdi ki?

“Bad-el harab-ül basra!” Basra harap olduktan sonra demek olan bu söz, “İş işten geçmiş, olan olmuştur. Pişmanlık ya da ahlayıp vah etmek fayda etmez artık” manasında kullanılır.

1258’de, Moğolların Bağdat ve Basra’yı harap etmesinden sonra, halkın bu sözü sıkça söylemesiyle, söz, deyim hâline gelmiştir.

Tarih, “dün” oldu; yanlışın ise miadı, hiçbir zaman dolmuyor. Gerek idarî gerek ahlâkî ve gerekse insanî yanlışların dünü bugünü olmuyor.

Konumuza katkı sağlayacak bir anekdot:  

Hz. Ömer (ra), valisi Ebû Mûsâ el- Eş’ari’ye şu mektubu göndererek, ona; “Duyduğuma göre sen ve ev halkın, giyim, yeme ve binek bakımından diğerlerinden farklıymışsınız. Diğer Müslümanlardan daha yüksek bir hayat sürüyormuşsunuz.

“Ey Allah’ın kulu! Seni, otu bol bir vadiden geçerken otlayıp semizlenmekten başka düşüncesi olmayan, semizlenince de kesilen bir hayvan gibi olmaktan sakındırıyorum. Bil ki, yöneticiler haktan saptığında, halk da doğru yoldan uzaklaşır”1 ikazında bulunmuş.

İster avam olsun, ister havas, yanlışları doğrusuna tebdil etmek, yanlışını kabullenen kimselerin işidir.  

Bediüzzaman, “Nefsini itham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur”2 diyor.

Yaptığına nadim olup yanlışından dönmenin bir fazilet olduğunu hemen hepimiz biliriz. Bilenden de bunu bekleriz.

Dipnotlar:

1- Hayatü’s-Sahabe, 1: 481 (Kenzu’l-Ummal, 5: 889). 

2- Said Nursî, Lem’alar, 91.

Okunma Sayısı: 2627
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı